Gezegenimizi tehdit eden en büyük tehlikelerden biri, iklim değişimleridir. Dünyadaki yöneticiler ve bilim adamları, bunun çok ciddi bir problem olduğu konusunda hemfikirler. Geçtiğimiz yıl Kyoto’daki iklim zirvesinde endüstriyel ülkeler, en azından kağıt üzerinde, atmosfere bıraktıkları karbon dioksit ve diğer zehirli gazların miktarını azaltma kararı aldılar. Ancak, uygulamada henüz çok fazla adım atılmış sayılmaz.
Hükümetler, hava ve güneş enerjisi gibi yeni enerji kaynaklarına yönelmiş durumdalar, ama birçok ülkede hala kömür, petrol ve benzin gibi atmosfere zarar verici yakıtlar kullanılmakta.
Bilim adamları küçük miktarlarda karbondioksitin bile iklim değişimlerinde büyük rol oynadığı inancındalar. İklim değişimi, eko sistemin adapte olma hızından çok daha süratli oluşmakta. 1 derece maksimum, izin verilebilecek miktar. Bu da önümüzdeki 100 yılda 112,5-337,5 milyar ton arasında karbon demek. Oysa, endüstri, şu anda bile bu miktarın dört katı kadar kömür, petrol ve benzin rezervi bulundurmakta. Tehlikeli iklim değişimleri istemiyorsak, bu yakıtların küçük bir miktarını bile yakmamamız gerekir. Eğer buna devam edersek, güvenli limiti 40 yıl içinde aşmış olacağız.
Sadece petrol şirketlerinde bile gereğinden fazla tehlike arz eden yakıtlar bulunurken, hala daha fazlası için araştırmalarını sürdürüyorlar. Tabii fazlasını buldukça, satmaktan kaçınmayacaklar ki bu da dünya için yıkım anlamını taşıyor.
1970’lerde petrol sıkıntısı içindeydik, bugünse; problem, elimizde gereğinden fazlasının olması. Yeni petrol bulmak için harcanan her dolar, kullanılamayacak miktara yenisini eklemek anlamına geliyor.
Greenpeace gibi çevre kuruluşları, petrol araştırmalarına karşı büyük savaş vermekteler. Gelecek günlerdeki enerji ihtiyacımız için yeni ve zararlı kaynaklara yönelmeye mecburuz.
İKLİM DEĞİŞİKLİKLERİ TEHDİT EDİYOR
Geçtiğimiz günlerde Montreal’de İklim Değişiklikleri ve Ormanlardaki Değişimler konulu Uluslararası bir panel düzenlendi. Greenpeace ve WWF’nin hazırlamış oldukları özel rapor, Kyoto Protokolündeki boşluklara da dikkati çekmektedir. Batıklardan yayılanlar, karbonun emilmesi için bitkiler ve toprağın kullanılması, akaryakıt atıklarının artmasına izin verilmesi, Kyoto Protokolündeki en büyük boşluklardandı. Eğer bu akaryakıt atıklarının artmasına bir limit getirilmezse dramatik sonuçlarla karşı karşıya kalabiliriz. En önemlisi de küresel ısınma. İşte Özel Rapor; bu yayılmanın büyüklüğüne ve bir limit getirilmesinin gerekliliğine parmak basmaktadır.
Böylelikle top, hükümetlere atılmış durumda ve raporu kullanarak Kyoto Protokolündeki boşlukları kapatmak hükümetlerin elinde. Rapor atmosferdeki karbon artışını açık açık anlatmakta. Üstelik eskiden düşünüldüğü gibi küresel ısınmaya yol açan karbon gazı nükleer santrallerden de ileri gelmiyor. Zira bu santrallerden çıkan karbon çok az miktarda.
Ağaçlar ve topraktan salgılanan karbon, kimyasal yollarla atmosfere yayılandan çok farklı ve maalesef atmosfer aradaki farkı ayırt edebiliyor. WWF ve Greenpeace’e göre ormanlar ve eko sistem Kyoto Protokolünde yeterince ele alınmıyor.
Rapora göre riskli noktalar şunlar:
Geç gelişen ağaçların kesilmesi
Kültür bitkilerinin ve genetik mühendislikle oluşturulmuş ağaçların doğal ormanların yerini alması
Karbon üretimi olmayan ağaçların kesilmesi
Dünya ormanlarının üçte biri, küresel ısınma ve iklim değişikliklerinden etkilenmiş durumda. 2000 Kasım’ına kadar Panelden bir sonuç çıkması bekleniyor.
ASYA’DA MİLYONLARCA İNSAN KURAKLIKTAN ETKİLENİYOR
İklim değişimlerinin kötü etkilerinden biri olan kuraklık, Asya’nın Doğu ve Güneyinde tarım ürünlerinin yok olmasına ve su kaynaklarının azalmasına neden oluyor. Bunun sonucunda birçok insanın hayatı da tehlike altına giriyor.
Kuraklıktan en çok etkilenen ülkeler aşağıdakiler:
Afganistan
Afganistan’da geçtiğimiz yıl büyük miktarlarda tarım ürünü kuraklık sonucu yok olmuş durumda. En çok etkilenen bölgeler Kandahar, Helmand ve Zabul. Çok sayıda insan açlıkla karşı karşıya kalmış durumda. Susuzluk ve açlık bir çok insanı öldürürken, bazıları da su ve yemek bulabilecekleri bölgelere göç ediyor.
İran İslam Cumhuriyeti
Geçtiğimiz yıl büyük bir kuraklık yaşayan İran’da 3 milyon tonun üzerinde buğday zarar gördü. Mart ayında çok az yağış olması hasarı hafifletmedi. Yiyecek stoklarının yanı sıra su kaynakları da büyük ölçüde azaldı. İran’da kuraklık en çok Ekim-Kasım ve Haziran Temmuz aylarında görülüyor. Çiftçiler bu durumdan son derece kaygılı. Ülke 1999/2000 döneminde 7 milyon ton tarım ürününün zarar görmesiyle, kuraklıktan en çok etkilenenler arasındaydı.
Irak
2000 yılında önemli miktarda tarım ürününü yitiren ülkelerden biriydi. Nehirlerdeki su miktarının azalmasıyla tarım arazilerinin yaklaşık %70’i etkilendi.
Ürdün
2000 yılında yaşadığı kuraklık, arpa ve buğday ekili olan tarlaları büyük hasara uğrattı. Birleşmiş Milletler’e parasal yardımda bulunmak zorunda kaldı.
Pakistan
Pakistan’ın Tharpakar, Kohistan, Balochistan ve Pencap bölgeleri uzun zamandır yağmurun uğramadığı yerler. Su ve yiyecek rezervleri büyük oranda azalmış durumda. Açlık ve susuzluktan birçok insan ölüyor. 20 milyon ton üzerinde tarım ürünü hasar gördü. Bunun %75’ini buğday , oluşturuyor.
Hindistan
Kuraklık, insan ve hayvanları fazlasıyla etkilemiş durumda. Ülkenin birçok yerinde insanlar ölüyor. Susuzluk ciddi boyutlarda. 10 milyondan fazla insan etkilenmiş bulunuyor. Suyun haricinde tarım ürünleri de büyük ölçüde zarar görmüş.