Antalya’yı gezmeye tarihi kent merkezinden başlamalı. Hadrianus Kapısı, Hıdırlık Kulesi, Yivli Minare, Kesik Minare, dar sokakları ve tarihi evleriyle Kaleiçi ve antik yat limanı, çapı yaklaşık 1 km. olan bir alan içindedir. Tamamını yürüyerek dolaşabilirsiniz.
ANTALYA MÜZESİ
Antalya Müzesi, Türkiye’nin en zengin müzelerinden biridir ve Avrupa Konseyi 1988 yılı “Yılın Müzesi Özel Ödülü”ne sahiptir. Side, Perge, Karataş-Semahöyük, Arykanda, Xanthos Lmyra, Patara, Elmalı Bayındır Tümülüsleri kazıları buluntuları müzenin başlıca eserlerini oluşturuyor. Antik Çağ oyuncaklarının sergilendiği bir Çocuk Bölümünün de bulunduğu müzenin “tabiat Tarihi” ve Prehistorya, Frig Çağı eserleri, Tanrılar, Küçük Eserler ve sualtı buluntuları, lahitler, ikonlar, sikkeler sergileniyor.
ANTALYA PLAJLARI
Antalya’nın hemen hemen her yerinden, falezlerin geçit veren basamaklarından inerek denize girebilirsiniz ama plaj ve kumsal arıyorsanız, batıda Kemer yolu kenarındaki Konyaaltı ve doğudaki Lara plajı güzellikleriyle ünlüdür. Biraz daha uzaklaşmayı isterseniz, Kemer yolunda plaj ve piknik alanları mevcuttur. Bunlardan ilki; şehir merkezinden 11 km. uzaklıktaki Topçam günübirlik piknik ve plaj alanıdır. Küçükçaltıcak (13.km), Büyükçaltıcak (15.km), Kargıcak (18.km) ve Kargıcak 2 (20.km) diğer piknik ve plaj alanlarıdır. Olympos, Bey dağları Milli Park alanı içinde bulunan ve yapılaşmaya izin verilmeyen bu alanlar çam ormanı ile çevrilidir. Kemer yolunda 22. km.’den sonra Kemer-Beldibi tatil köyleri başlıyor.
SAKLIKENT VE GEYİK PINARI
Antalya’ya kış ve bahar aylarında giderseniz, kayak da yapabilirsiniz. Antalya’ya kar yağmaz ama, 1.5 saat uzaklıkta ve 2200 metre yükseklikteki Saklıkent zievesinde kar yılın üç ayı kayak yapılabilecek niteliktedir. Saklıkent kayak merkezinin denizden yüksekliği 1900 metredir. Kayak merkezinde biri 750, diğeri 850 metre uzunluğunda iki teleski hizmet veriyor. Pist uzunlukları ise 750 ile 3000 metre arasında değişiyor ve farklı zorluk derecelerine göre ayrılıyor.
Saklıkent için çevre yoluna girip Burdur tarafına yönelmeniz gerekiyor. Bir diğer yol da Geyikpınarı yolundan geçiyor. Bunun için önce çevre yoluna girip Çakırlara ulaşmanız gerekiyor. Çakırlar’dan sonra Geyikbayırı yön levhası izleniyor. Çok sayıda villa ve yol kenarında lokantalar mevcut. Serinlik arayanlar için ideal bir yer. Toprak yoldan devam ettiğinizde Saklıkent’e varıyorsunuz.
ANTALYA DÜDEN ŞELALESİ
Antalya çevresindeki önemli mesire alanlarından biri de Düdenbaşıdır. Düden Şelalesi ve çevresindeki piknik alanı, gerek Antalyalıların, gerekse dışardan gelenlerin yoğun ilgisini çeker. Şelale, kentin 12 km. kuzeyindedir. Düden ülkemizde su çeken su yutan deliklere denir. Bazıları o kadar büyük olur ki, bir gölü ya da bir nehri yutabilir. Düden şelalesinin özelliği düden olmakla kalmaz. Dar bir merdivenle inilen mağara ve çevre etkileyici bir güzelliktedir.
ANTALYA KURŞUNLU ŞELALESİ
Antalya’dan 24 km. uzaklıktadır. Çam ormanı ve yoğun bitki örtüsüyle kaplı vadi boyunca akan derenin yarattığı irili ufaklı şelaleler, gölcüklerden oluşan, seyir terasları, yürüyüş patikaları ile milli park olarak düzenlenmiş Milli Park özelliğindedir. İçinde nilüferlerin, balıkların olduğu gölcükleri görüp, şelalenin arkasından mağaraya girip önünüzden düşen suları görmelisiniz.
Antalya-Alanya yolunun 17. km.’den ayrılarak yeni Isparta yoluna girdiğinizde Kurşunlu Şelalesi levhası sizi oraya götürecektir.
Antalya’yı nasıl gezmeli? Kaç gün ayırmalı?
Bu sorulara yanıt bulabilmek için Antalya’nın turizm açısından büyüklüklerinden söz etmek gerekli.
İl sınırları batıda Kınık’tan başlıyor. Sınır çizgisinde Xanthos ve Letoon antik kentleri yer alıyor. Doğuda ise Gazipaşa ilçesinin Kenar beldesine kadar uzanıyor.
Kınık’la Kenar’ı bağlayan ve büyük bölümü kıyıyı izleyen karayolunun uzunluğu yaklaşık 500 km.’dir. Ortalama bir hızla seyretseniz ve hiçbir yerde durmazsanız yaklaşık 8 saat yol almanız gerekiyor. Gezmiş sayılmazsınız ama, bir baştan bir başa Antalya’yı geçmiş olursunuz.
Binlerce yıllık geçmişi olan uygarlıklar, Antalya’da derin izler bırakmış. Batıdan Lykia kentleri başlıyor birbiri peşisıra… sonra Antalya şehir merkezi yakınlarında yerlerini, Pamhylia kentlerine bırakıyor. Antalya il sınırları içinde 80’e yakın antik kentin kalıntıları bulunuyor. Kimileri çok harap durumda, kimileri iyi korunmuş. Kimilerinde defineciler dışında kimse kazma vurmamış, kimileri ise tüm ayrıntılarıyla ortaya çıkartılmış ve koruma altına alınmış. Tamamını dolaşmaya kalksanız en az 1 ay ayırmanız gerekir.
Antalya aynı zamanda deniz, güneş ve kum turizmi merkezi. Batıda ünlü Letoon ve Patara kumsallarıyla başlıyor il sınırları. Bu kumsallar kilometrelerce uzanır. Derinliği ise kimi bölümlerinde 100 metreyi aşıyor. Ayrıca Finike-Kumluca kumsallarını, Adras’ı, Olimpos-Yanartaş ayırımı arasındaki Çıralı’yı, Kemer’in Tekirova beldesinde başlayıp Antalya’ya kadar küçük kesintilerle kilometrelerce uzanan kumsalları, Kent merkezinden önce Konyaltı, sonra Lara kumsallarını, Belek turizm alanı içindeki Belek kumsalını, Side’yi, İncekum’u, öncesi ve sonrasıyla Alanya sahil şeridinin ünlü kumsallarını ve Gazipaşa’yı sayabiliriz.
Antalya aynı zamanda yaylalarıyla da ünlüdür. Kıyının hemen yanı başında yükselen Torosların yükseltileri arasına gizlenmiş yaylalar, Mayıs-Ekim ayları arasında sahilde 30 derecenin üzerine çıkan sıcaktan kurtulma imkanı sağlar. Eskiden toprak olan yayla yollarının önemli bölümü artık asfaltlandı. Kısa sürede 500-1000 metre yüksekliğe tırmanabilir, çam ormanlarının gölgesinde buz gibi kaynak sularıyla serinleyebilirsiniz. Her adımda bir alabalık çiftliği ve lokantasıyla karşılaşacaksınız. Alabalık üretimi için her türlü koşul fazlasıyla vardır çünkü…