Karalahana, Turkey's Black Sea region culture, history and travel guide

Türk Folkloru Sözlüğü: Türkiye’de Oynanılan Halk Oyunları Y

YAĞLI KENAR:
Seyhan’ın (Adana’nın eski adı) Kadirli ilçesinin (günümüzde Osmaniye iline bağlı) Topraktepe köyünde oynanılan bu Oyun davul zurna eşliğiyle iki erkek tarafından yürütülür. Düğünlerde oynanır.
YALABIK ZEYBEĞİ:
Yalabık, sadece Bergama’nın Kozak yöresinde çalınan bir ezgi ve onun oyunudur. Adının köylüler tarafından “Yalabik” şeklinde telâffuz edildiği de olur. Kimi de Yalbik derler. 
Yalabık Zeybeği, çifterli yürütülür. Sekme ve sürekli çökmeleriyle ilgi çekici bir oyundur. Altı figürü vardır. Diğer oyunlardaki gibi 3-5 üzerine değil, 3-3 esasına göre yazılmıştır. İkinci üçler, birinci üçlerden daha ağırdır. Bu yoldan dokuz sayılır.
Oyun başlarken biraz aralıkla yüz yüze durulur ki bu bir özelliktir.
1. Yürüyüş: Esas duruştan; yani sol ayak ileride, sağ ayak yarım adım geride karşı karşıya duruştan üçlere geçilir: sol ayak, sağ ayak ve tekrar sol ayak yerlerinden birer karış kaldırılır ve indirilir. İkinci üç soldan dönülerek yapılır: Sol ayak üzerinde sola dönülerek sağ ayak ileri atılır. Sol ayak yerinden kaldırılarak sağ ayak yanına getirilir.
2. Karşılıklı Sekmeler: birinci üç yapılır, kollar aşağıdadır. İkinci üçlerde kollar kalkıktır. Sağ ayak sol diz arkasına vurur, sol ayak üstünde sekilir (bir); sağ ayak ileri atılıp sol diz üstüne çökülür (iki); ayağa kalkarken sol ayak biraz yana açılır (üç).
Bu hareket iki üç defa tekrarlanır. Karşı karşıya gelinirken de iki grup birerle kola geçmiş olur. Safta yürüyüş iki üç defa tekrarlanır.
3. Bir sırada Eşmeler: Üçler yapılır.
Sol ayak basılı iken, sağ ayak kaldırılıp ilerden geriye sallanır (bir); bir daha yapılır (iki); ileri basılır (üç).
Sol ayak kaldırılıp ilerden geriye iki defa sallanır, üçüncü de sağ ayak üstünde soldan geriye dönülür.
Oyuncular dizili koldadır. İkinci figür tekrarlanır.
Dizi kolu, oyun yerinin ortasına gelmiştir. Buraya ikiye ayrılır. Bir grup doğru gider, öbürü soldan geri döner.
İkinci figürdeki sekmelerle ve üçüncü figürdeki eşmelerle oyun devam eder.
4. Diz Çökmeler: Üç yapılır.
Sağ ayak, sol ayağın arkasına vurur ve sol ayakla sekilir (bir). Sağ ayak bir adım ileri basar (iki); sağ ayağın dizi üstüne çökülür (üç). (Sol ayak geride uzanık bir haldedir.)
Üç defa tekrarlanır.
Dizi kolları ortada birleşir. Diz çöke çöke gelmiş olurlar. Burada yine tek dizi koluna geçilir.
Üçler, sekmeler yapılır.
İkinci figür yapılır. Üçüncü figürdeki eşmeler tekrarlanır.
5. Dönmeler: Üçler.
Dönmeler olur soldan ve sağdan dönme peş peşe yapılır.
İkinci figürdeki sekmeler tekrarlanır ve ortaya gelinmiş olunur. Burada oyuncular iki kola ayrılır. Tekrar Sekmeler yapılır. Böylelikle oyuna başlanılan yere ulaşılıp orada eşmeler tekrarlanır.
6. Çarpraz: Üçler yapılır.
Sağ ayak, sol ayağın önüne basar, sol ayak geriden basılır (bir); sağ ayak yana açılır, sol ayak yanına vurulur (iki); sol ayak yana açılırken sağ kol yukarıda sol kol aşağıdadır (üç). Karşı karşıya olan iki grup, bu duruşla selamlaşmış sayılırlar.
YALIM (YARIM) ÇITIRDAK:
Kastamonu’nun Sepetçioğlu’dan sonra en fazla tuttuğu oyun budur. Yarım Çırdak oyununun değişik söylenişlerinden biridir.
YALKUŞTA:
Muş’un merkez ilçesinde, bu oyun iki erkek tarafından davul zurnayla oynanır. Esas figürü ‘el’ vurmacadır. Düğün ve bayramlarda her oyunu hazzın heyecanıyla seyreden halk bu oyunda heyecan da (çarpıntı, titreme) çeker. Çoğu oyuna katılmak ihtiyacını duyar ve katılır. Tarihi bir çeşittir. Adı, yer yer söyleniş farkları edinmiş olup Van’ın doğusundaki köylere kadar o yörelerde de vardır.
YALELLİ:
Bursa köylerindeki oyun çeşitlerindendir.
YALI ZEYBEĞİ:
Bengi Zeybeği’nin diğer adıdır.
YALLI:
Sırtlan veya ‘di kadın anlamında bazı yörelerimizde de kullanılan bu tabir, Kars yöresinde bir sıra oyunu adıdır. Düğünlerde el ele tutuşulup kadınlar ve erkekler tarafından halkav’ri yürütülür.
Yallı oyunu, tek çeşitten ibaret değildir. Kars yöresinde muhtelif Yallılar vardır.
Yallılar, doğudan Kafkas Azerbaycan’ını da içine alır. Oralarda sıra oyununun genel adı budur.
Ağrı merkez ilçesinin baş köyü olan Gölesor’da davul zurna ile meydanda, yahut meyve armonik eşliğinde sofada iki esas oyun yürütülür:
1. Yallı oyunu: Yalnız erkeklere mahsustur.
2. Kol Oyunu: Kadınlara mahsustur (ikişer kişilik).
Bu oyunlar çok ciddî ve samimî oyunlardır.
Yallı oyun Havası: Azerî oyun havasıdır. Bu havayla çok kalabalık, kızlı erkekli karma oynarlar. Çalgısız, yani yalnız türküsünü çağrılarak oynanan bu Azerî oyun çeşidini (Yallı) yalnız kadınlar veya yalnız erkekler düğün ve şenliklerinde yürütebiliyorlar. İki sevgilinin duygularını ses ve hareketle canlandırdığı için karma olarak meydana çıkmışlığı daha akla yakın ve konusuna daha uygundur. Sözleri, kız ile delikanlı arasında karşılıklı konuşma şeklindedir. Sözler, ezgiyle söylenir:
Kız:
Hindistan’ı talıyıpsan?
Huy le le le lele-lele
Gümüş kama bağlıyıbsan?
Can le le le lele-lele!
Oğlan:
Gümüş kama bağlamışam
Huy le le le lele-lele
Hindistan’ı talamışam
Can le le le lele-lele

YANLAMA:
Daha ziyade Yannama derler. Bilecik’in Osmaneli ilçesinin Ağlam köyünde ve o yörede oynanan dört oyundan biri budur.
YARIM KORANİ:
Bazı Doğu Anadolu köylerinde açık halka şeklinde yürütülen sıra oyunudur.
YAYLA OYUNU:
Çeyrek asır önceleri Çapakçur (1945 yılına kadar Bingöl Merkez ilçesinin adı) ve N’zımiye (Tunceli) taraflarında bilhassa gün görerek düğün ve bayramlarda pek tutulmuş olan, kadın erkek birlikte yürütülen bu türkülü oyunun hala sevildiğinde şüphe yoktur. Kadınlar bir tarafa, erkekler bir tarafa, erkekler bir tarafa dizi olup dururlar. Beş adım mesafede karşı karşıya bulunmaktadırlar. Her iki taraf, sağa ve sola tartımlı eğilişler yapa yapa türküsüne şöyle girerler:
Döne döne değirmenin tunç imiş
Yana yana kara bağrım incimiş (incinmiş)
Sözlerinde “Bingöl yaylasında yar yar uy” ve “Güzelim çevresi Hindî’dir. Hindi ” gibi mısralar geçmekte olup üç bendi (kıtası, bölümü) vardır.
Oyuna devam edilirken, sonundaki usulsüz parlando kısmı orada bulunanlardan güzel sesli biri tarafından adeta yaylanın engin yüceliğini canlandırmak istercesine bir coşa geliş ağzıyla tek başına söylenir. Bu kısım sona erince, sözsüz olan bölümü davul zurna çalmaya koyulur. Havanın tartımı dairesinde fırdolayı bir yürüyüş yapılır. Sonra, yine karşılıklı durularak eskisi gibi ilk başlangıç bölümü tekrarlanır. 10 / 8 lik tartıma geçildiğinde oyun hızını artırır ve gayet çevik bir surette yalnız erkeklerce oynanır. Bu sırada kadınlar, oldukları yerde dizi halinde durup el çırparlar. Erkekler, onların çevresinde adeta yaylanın sınırını çizer gibi dönerler. Türküsünün ilk kısmı şöyledir:
Döne döne değirmenin tunç imiş
Yana yana kara bağrım incimiş
Ergen kıza yalvarması güç imiş
Tatlı tatlı konuşalım sevdiğim
Bingöl yaylasında (yar yar uy)
Buluşalım sevdiğim (yar sevdiğim uy!)

YAYLA YOLLARI:
Antalya’nın Elmalı ilçesinde yalnız erkeklerce oynanan, iki kişilik ve adını türküsünden alan bir oyundur. Orada bir de Peşrev oyunu vardır. Bu adı, türküsüz oluşundan dolayı verilmiştir.
YAYMAN BARI:
Havası iki bölümdür:
1. Yayman Bölümü: buda iki bölümdür:
a) Düz figürik başlayıp, arzu edildiği takdirde ikinci parça da çalınır ve hatta tekrarlanır. Oyun gitgide coşkunlaşacağından, figürlerin çeşitlendirilmesine geçilir. Hareketler, son haddini (sınırını) bulunca, ikinci bölüme geçilir ki, bunun ana motifini adında da görürüz.
b) Sıçratma: Artan hızın uyandırdığı coşkunluğun doğal bir sonucu olduğu intibasını uyandırdığı gibi, oyunun sona ermekte olduğunu da sezdirir. Bu sırada hareketler hem daha sert hem de daha hızlanmış olur.
2. Köroğlu Bölümü:
a) Giriş: Yayman’ın sıçratması bitince “Köroğlu ayağı”na geçilir. Burası, yeni bir figüre geçileceğini haber veren bir çeşit peşrev özelliğindedir. Hareketler, ezginin özel tartımına göre değiştirile değiştirile yürütülür.
b) Köroğlu’nun esas ezgisi başlar. Hareketler de büsbütün yiğitlik ve savaşçılık ifadesi edinir. Figürlerin, bu bakımdan başarısı oyuncuların tecrübesine bağlıdır. Aksi takdirde yapmacık gösterişler, kabadayılığa müncer olur (dönüşür).
YELDİRME:
Bilhassa Alevî köylerinde oynanılan halaylar iki – üç kısımlı olurlar. Bu hal, tarikat dışı olarak hala devam etmektedir. Oyunların ikinci veya son kısmına Yeldirme denir. Bayburt yöresine bu anlamda “Üstleme” tabiri kullanılır. Çorum havalisindeki “Hoplatma” veya “Otlatma” tabiri aynı şeydir. Orta Anadolu’daki anlamdaşı “Tezleme”dir. Orta Anadolu’da hoplamak ve zıplamak manasında, yakın zamana kadar hotlamak fiili kullanılıyordu.
Sivas’ın Divriği ilçesinin Sincan köyünde davul zurnayla yürütülen Yeldirme, karma sıra oyunudur.
İzmir’in Bergama ilçesinde Yeldirme, bir kız ile bir erkeğin yan yana oyunudur. Yukarıdaki Yeldirme oyunlarının kökende bir olup olmadıkları araştırılmaya muhtaçtır. Çünkü, Yeldirme’nin çarşaftan önceki kadın sokak giyimi anlamına da geldiği eski göreneklerimizden olarak malûmdur.
YERLİ HALK OYUNU:
Bilecik’in Bozüyük ilçesinin mesela Saraycık köyünde tek veya birlikte yürütülen 2-8, 10 erkeklik oyunun sadece adı böyledir. Adına bakarak, yenice bir oyuna benzemekle beraber, yaşlı sekene yerli (halk) eski görenekten olduğunu söylüyor. Oyundaki yerli giyim eşyaları, zeybeklikten kaldığının ayrıca delilidir.
YERLİ OYUN:
Konya’nın Bozkır ilçesinin Pınarcık köyünde “Yerli Oyun” dört kişiyle oynanmakla beraber, bir iki veya üç kişiyle yürütüldüğü de olur. Düğün ve eğlence günlerinde hatırlanır. Erkek kadın birlikte kesinlikle oynamazlar. Bölgenin bütün köylerinde bu böyledir.
YERLİ ZEYBEK:
Bolu’nun Mudurnu ilçesinde bilhassa kaval veya davul-zurnayla 12 kadar erkek tarafından Meşeli oyunu oynanır. Fakat, bu zeybeğe ikişer ikişer 30-40 erkek kalkıyorlar ki “Yerli Zeybek” dedikleri işte bu harekettir. Oyunda türküleri de söylenir ki tartım daima hep bilinen aksak ölçüdedir.
Yerli Zeybek adıyla bir oyunda Çorum’da vardır. İki yörenin bu aynı addaki oyunları şekilce de farklıdır. Bununla beraber, farkın zamanla meydana gelmiş olması mümkündür. Çorum oyunlarından olan bu Yerli Zeybek pek yaygın görünmemekle beraber, diğerinden eski ve bambaşkadır. “Sarı Zeybek” in eski şeklinden ibarettir. Oyunda gelin rolünü yürüten kadın ortada, güvey ile öbür delikanlılar da ellerinde hançerlerle gelinin çevresinde kıskanç ve dehşet verici hareketlerle oynarlar.
YEZGİ:
Kelimenin aslı Ezgi olabilir.
YİSA:
Doğu Karadeniz bölgemizden Pazar (Rize) ilçesinin tulum eşliğinde oynanan erkek horon çeşididir. Düğün ve bayramlarda horon halkası, oynanan alan kadar kalabalık olur.
YİSERA HAVASI:
Karadeniz horonlarımızdandır.
YÖNGÜL:
Azerîler, kıvrak ezgili, yeğnik oyunlara topluca bu adı verirler. Kelime, hafif m’n’sında Anadolu’nun ‘yengilâ dediği sıfattır.
YUND DAĞI:
İzmir’in Bergama ilçesinin tek kişilik oyunudur.
YUSUF HALAYI:
Yusuf Abdurrahman Halayı da denir.
YÜRÜK AĞIRLAMASI:
Bu halayın semt semt çeşitli adları olmuştur: Yörük Halayı, Yörük Ağırlaması, Kürt Halayı, Aşiret Halayı gibi.
Yürümek fiili bazı yörelerimizde yörümek şeklinde söylendiği için, konar göçer yaylı oymağı demek olan “Yürük” adı da köylüler tarafından daha ziyade “Yörük” denilişiyle kullanılır. Anadolu’ya ilk yerleşen Oğuz Türkmen fatihler, sonraları Horasan’dan oymak oymak, obak obak gelmeye devam eden obalı, otağlı Türk göçerlerine Yörükler demeye başlamışlardı. Söz konusu halayın işte bu tabakadan kalmalığı adından anlaşılıyor.
Sivas ve yöresinde yürütülen toplu oyunların hiçbirine benzemeyen “Yürük Ağırlaması” na girmek üzere halaycılar el ele tutuşurlar. Başçeken, el ayaları baldıra değecek ve orta parmaklar zıvka (zıvga, zıbka) zıhına gelecek surette ellerini yanlara bırakır. Öbür oyuncular da onu taklitle peşi peşine dizilirler. Çalgı notadaki ‘A’ işaretli kısmı vururken sağ ayaklarla her kuvvetli zamanda çok kısa birer adım ileri atılır. Zayıf zamanlarda sol ayak onun yanına getirilir. (Bazı oyuncular bu figürü her iki ayağı da çeyrek adım ileri atarak yapıyorlar.) O sırada sağ ayak atılırken oyuncuların gövdeyi sağa büktükleri, sağ eli de yapışık durduğu sağ yana sürterek diz kapağına doğru indirdikleri görülür. Sol ayak da sola bükülerek sol eli yine diz kapağına doğru sürterler. (O anda sağ el de tabiatıyla yukarı çekilerek eski vaziyetine getirilir). Bu figürde halay dizisinin görünüşü şöyledir: oyuncular, gövdeyi bir sağa bir sola büküp, elleri zıvka zıhından ayırmaksızın yanlara sürte sürte müteharrik (hareketli) bir kavis şeklinde yürüyüş yapmaktadırlar.
Musikî (B) işaretli yere gelince, halaycılar gövdeyi de imkan nispetinde arkaya bükerler. Bu vaziyette iken ellerin her zaman da göğüse sürtülmesine başlanır. Sağ el yukarı doğru sürtülürken sol el aşağıya, sağ aşağı sürtülürken de sol el yukarı doğru götürülmek suretiyle yapılan bu figür göğsün duş altında yıkanmasına benzetilebilir.
Notada (C) işaretli bölüm başlayınca oyuncular doğrulup iki kollarını birden yukarı kaldırırlar. Her zamanda başlar üzerinde yapılan el çırpmalarıyla yürüyüşe devam ederler. (Arkaya bükülme figürleri bazan peşi peşine sıralanış vaziyeti bozulmaksızın yapılır. Kimi de oyuncular sola dönüp yanyana dizi halindeyken icra edilir.)
El çırpma vaziyetinde yapılan yürüyüş figürü çok sürmeksizin, çalgı tekrar baştan alır. Oyuncular da baştaki figüre geçerler. (C) kısmında yeniden el çırpmalı yürüyüşe devam edilirken başçeken’in mendili omzuna attığı ve yukarda duran kolları -el çırpmayı bırakmaksızın – yavaş yavaş indirdiği görülür. Çömelmelere geçildiğini ihsas (duyurma) mahiyetindeki bu hareketten sonra oyuncular el çırparak ve her bir zaman başında hafif irkintiler göstere göstere çömelmeye başlarlar. Tam çömeliş vaziyetinde geldiklerinde cepheleri de sola dönmüş bulunur.
Taklit Figürleri:
Oyuncular çömelik vaziyette yan yana bulunurlarken ev işlerinden birinin taklidine geçilir. Önce “un eleme” den işe başlanır. Bu figürde oyuncular önlerinde un teknesi ve ellerinde un eleği varmış gibi bir vaziyet olarak dirsekten itibaren kolları her bir zamanda bir defa sola götürüp geri getirirler. Başçekenin bir müddet sonra hamur yoğurmaya başladığı görülür. Baş çekenin hareketlerini hiçbir zaman gözden kaçırmayan öbür oyuncular da onu taklit ederler. Bundan sonra ip eğrilip yumak yapılır, ekmek pişirilir.
Un elemeyle başlanılıp ekmek pişirmeyle tamamlanan figürlerden sonra halay dizisi yine el çırpmalara devamla usul usul ayağa kalkar. O sırada musikî tekrar (B) ye geçer. Oyuncular yine göğüste el çaprazlayıp arkaya bükülüş figürü yaparlar. (C) kısmında ağır, ağır doğrulur ve Çepük çalarak yürüyüşe geçtikten sonra yukarda anlatıldığı üzere çömelirler.
Yün tarama (yun darama), çıkrık bükme (çığrıh eğerme) ve kumaş dokuma (gumaş dohuma) figürleri:
Halaycılar çömelik vaziyetteyken biraz sola dönüp sol diz üzerinde mevhum (görünmeyen, hayalî) yün demetini taramaya koyulurlar. Bu figür, sol dizin iki yanındaki elleri beher zamanda aşağı indirip tekrar kaldırmak suretiyle yapılır. Yün taramadan sonra çıkrık bükme figürüne geçilir. Bu taklit yapılırken oyuncular sağ dizlerini hafifçe yere iliştirir ve sağ elleriyle sağ taraflarındaki – mevhum – çıkrık kolunu çevirir gibi yaparlar. Aynı zamanda sol ellerini de sağ dizin yere konulduğu noktadan itibaren yavaş yavaş sol yukarı götürürler. Sağ elin hareketi beher zamanda bir dairecik çizecek şekilde işler. Kumaş dokuma figürü ise tıpkı tezgah başındaki bir adamın hareketini taklit suretiyle olur. Bundan sonra “yaykanma (yıkanma), taranma ve aynaya bakma figürlerine geçilecektir.”
Yıkanma (yıkanma), Taranma ve Aynaya bakma figürleri:
Kumaş dokuma taklidi bittikten sonra tekrar ayağa kalkılarak el çırpmalarla yürüyüşler ve geri bükülmeler yapılır. Son bir çömeliş vaziyetine geçilince, oyuncular sola dönmeyip, bu sefer tam geriye yönelirler. Böylelikle en arkaya düşen Baş Oyuncu, her iki elini önündekinin başına koyarak yıkama taklidine başlar. Arkadaşları da ona uyar. Sonra, tarama taklidine geçilir. En son figürü de aynaya bakma figürü teşkil eder. Köylerde yapıldığına şahit olunmayan bu figürde halaycılar yarım sola dönerek sol kollarını omuz hizasında öne uzatır ve el ayasına, ayna yerine koyarak bakmaya başlar. O esnada sağ elle de her bir zamanda başın muhtelif taraflarındaki saçları düzeltme hareketleri yapılır.
Yürük Ağırlaması’nın tarif edegeldiğimiz figürlerinden anlaşılacağı üzere, artık karnımız doymuş giyim kuşam tamamlanmış, hem de nefis bir yıkanmanın sonucu olarak vücutlar rahata kavuşmuştur. Neşe yerinde, karınlar tok ve sırtlar pektir. Halaycılar, artık bu durumdaki bir insanın ruh h’leti (hali) içindedirler. Neticede, ayağa kalkarak ferahlığın sevinciyle hoplayıp sıçrayacaklardır.
Hotlatma:
Aynalara bakılmanın tamamlandığını, sezen sazcılar derhal Hoplatma’nın ezgisine geçerler. Halaycılar da derhal kalkıp hoplatmanın figürlerine başlarlar. Yürük ağırlamasının hoplatma figürleri Kızık Halayı Hoplatması’nın aynıdır.
YÜRÜK KIZI OYUNU:
Isparta’nın Uluborlu ilçesinin Yassıviran köyünün dört kişilik erkek oyunudur. Aynı yerde, ikişerlik Köroğlu ve Hora oyun çeşitleri de vardır.
Bu oyunların seyircileri olan kadınlar ve erkekler bir arada bulundukları gibi, oyunları da kadın erkek birlikte oynayabilirler. Tek kişilik oyunları da vardır. En meşhuru Kaşık oyunudur.
Bulgar dağında kadınları oynatırlarken seyircilere çok göstermek istemezler, çünkü aralarına dinî telkinler girmiştir.
Kara Duman Abdalları: Bunlar Mısırlı (Kavalalı) İbrahim Paşa’nın iskan beyine Mısır’dan gönderdiği büyük bir musikî ve raks heyetinin bakiyesi (arta kalanları) imiş.
Köy düğününde davulcu köye gelirken, köye 5-10 dakikalık bir mesafede davulunu çalmaya başlar. Düğün sahibinin akrabasından birkaç kişi davulcuyu karşılamaya çıkar ve davulun önüne düşerek tek ayakla seke seke köye girer. Aynı veçhile (şekilde) köyü davulcuyla birlikte dolaşır ve köyün düğün meydanına gelir. Bu, her düğünde yapılan eğlenceli bir törendir.
YÜRÜME:
Giresun’un merkez ilçesinde def ve kemençe yahut da açık havada davul zurnayla yürütülen oyun çeşitlerinden olup, bir sıra oyunudur. Karma halde de oynanıldığı oluyor.
Buna karşılık güneyden Isparta’nın Koçlu köyünde de aynı adı taşıyan bir oyunun varlığının bilinmesi, aralarında şekilce de birlik bulunup bulunmadığını araştırmak ihtiyacını uyandırıyor.
YÜZBİR:
Kadın erkek çifti tarafından oynanılır. Kars oyunlarındandır.
YÜZYILLAR BOYU GİZLİ YAŞAMIŞ TÜRK MEZHEP OYUNLARI:
Narlıdere (İzmir) Tahtacılarında, düğün evinde kadın erkek toplaşırlar. S’zende Ağırlama havasını çalmaya koyulunca bir kadın peştemalını çıkarmış, gömleğinin eteğini indirmiş ve çoraplarını çıkarmış vaziyette oturduğu yerde niyaz ettikten sonra bir erkekle niyazlaşır ve dedelere arkasını dönmeden çekilir. Niyazlaştığı erkek, beline bir kement bağlayıp oturduğu yerde niyaz eder ve orta yerde ayakları mühürlü (ayakta dururken sağ ayak başparmağını sol ayak başparmağı üzerine koymak) duran kadının karşısına dikilir. Sazende, Nefes’i söylemeye başlayınca, kadın karşısındaki erkeğin yanına varır ve bir daha niyazlaşarak geri çekilir ve ellerini sağa sola oynatıp Semağ (Semah) oynamaya başlar. Karşısındaki erkek de oyuna katılır. Nefes bitince sazende ‘Allah, Allah, Allah!’ deyip herkesi rükûa davet eder. Eğilenlerle birlikte Semağ oynayan kadın erkek de rükûa gelirler. Gene sazendenin: “Gerçeğin demine huuuu!” demesiyle herkes doğrulur, bu defa sazende Yedirme (Yeldirme) havasını çalmaya başlar. Yine kadın erkeğin yanına varıp niyazlaştıktan sonra geri çekilir ve sazendenin Nefes’i söylemeye başlamasıyla – önce yaptığı gibi – ellerini sağa sola sallayıp bulunduğu noktadan bir adım sağa bir adım sola gidip gelmek suretiyle Semağ (Semah) oynamaya başlar ve gittikçe erkeğe yaklaşıp dans eder gidip karşı karşı gelirler. Erkek de kadının oynayışı gibi oynar. Nefes bitince sazende yine “Allah, Allah, Allah!” der ve herkesi rükûa davet eder. Eğilenlerle birlikte Semağ oynayanlar da eğilirler ve secdeye kapanırlar. Sazendenin: “Gerçeğin demine huuu!” demesiyle herkes rükûdan, oyuncular da secdeden doğrulur. Bu toplantıya “Cem” denir. Cem’de yalnız bir çift oyuna katılmaz. 12 çift kadar Semağ’a kalkanlar olur. On iki erkanın başlangıcı Semağ’dır.
Sazcı, sazını eline alır, nefes söyler. Çiftler Semağ yaparlar. Semağ bitince, bacı önce Semağ yaptığı erkeğe dolu verir. Semağ, böylece devam eder.
Bacağı açıklar “yani bekar delikanlılar da başka bir odada ayrıca sohbet ederler. Yalnız bunları Semağ havası sazcı tarafından çalınır ve Nefes okunurken bacılardan biri kalkar ve erkeklerden birinin yanına giderek boynuna sarılır gibi yapar (niyaz). Çift Semağ’e kalkar. Ortada aralarında daima bir aralık kalmak üzere karşı karşıya oynarlar.”
Semağ musikîsi en çok dokuz darplıdır (vuruşludur). Önce, orta bir hızda çalınır ve oynanır. Kendine mahsus ve çok özel bir şivesi vardır. Ayinde, oyuncular hiçbir zaman birbirlerine değmezler. Oyun, tamamen estetiktir. Semağlar, genellikle ağır ve hareketli (hızlı) iki bölümden ibarettir. İlk bölüme Ağırlama denir. Bu bölümde erkek, kollarını sağa sola hareket ettirir. Kadın, kollarını, omuz hizasından yukarı kaldırmamak üzere aynı hareketi yan tarafa yapar. Bu esnada ayaklar ileri geri gider. Çiftlerin hareketleri birbirine uygundur.
Ağırlama’yı hareketli bir bölüm takip eder. Buna Yeldirme denir. Çiftler tekrar niyazlaşır. Yüzleri karşılıklı ve biraz daha yakın durarak birkaç metrelik bir alan içinde gider gelir ve yeri geldikçe dönerler. Dönme yerini sazcı hatırlatır. Oyun bitince yeniden niyazlaşırlar.
Kırklar Semağı (Semahı) :
Bu semağ en az dört ve en çok on kişi ile yürütülen bir oyundur. Daha önce tarif edilen Semağ’da olduğu gibi, oynayacaklar birbiriyle niyazlaşır. Erkekler bir yana kadınlar diğer yana karşılıklı dizilirler. (Bu oyunda ayakların mühürlenmesi yoktur.) Sazcı çalmaya başlayınca, herkes olduğu yerde sağ ve sol ayaklarının ileri ve geri atmak suretiyle oyuna başlarlar. Sazcı üç Nefes’le bu oyunu ağırlar (yani ağırlama bölümünü tamamlar). Dönek Havası çalmaya başlayınca oyuncular sağ ayak ileri giderken sağ kolu ileri uzatırlar. Sol ayak ileri giderken de sol kolu ileri uzatarak oyuna devam ederler. Bu bölümde üç Nefes’le yapılır. Bundan sonra “Allah, Allah, Allah!” denir. Oyundaki kadınlar, erkeklerin arasında namazdaki gibi diz çökerler. Dolu içildikten sonra niyazlaşarak oyun biter.
Herhangi bir muhabbet başlarken, muhabbetin başladığını bildiren bir Nefes okunur. Bu Nefes manzumesinin ayrı ayrı besteleri vardır ve üç defa okunur.
Bazı Alevîlerde cemler sabaha kadar sürer; saz çalınır, Nefes söylenir ve oyun oynanırdı. Bazılarında ise ayin çabucak bitirildikten sonra sabaha kadar saz çalınır, Nefes okunur ve oyun yürütülürdü.
Semağların ağır, orta ve hızlı olanları vardır. Önce ağır bölüm, sazlarla birlikte oynanır. Muhabbet ilerledikçe biraz oynak / hızlı Nefeslere geçilir.
Semağlar; 2,4,6,8 ve daha fazla kişiyle oynanır. Semağlarda el ele tutuşmak yoktur.
16 kişiyle oynanan Semağ’larda vardır. Dört çift, dört çift üzerine karşılıklı dururlar. Bu Semağ, “Çabuk Semağ” usulüyle oynanır. Çaprazlama suretiyle birbirlerine çarpmadan yer değiştirirler. Bu tarz Semağda dem tutmak adeti vardır.
Bundan daha büyük Semağ’lada Çobanbaba veya Koyunbaba denir. Nevruz ve Hıdırıellez bayramlarında oynanılır.
Zamah: Düğün ve bayramlarda yapılan şenlik, eğlenti (Sungurlu-Çorum). Konya’nın Çumra ve Karkın, Camil köylerinde damada yapılan eğlence, oturak kadınlı erkekli köy oyunları (Ünye-Ordu). Düğünden iki gün önce başlayan eğlenceler (Dedeler-Konya).
Bingöl’de 1928 yılında seyredilen bir Cem ayininde, önce çift çift oynadılar. Sonra el ele tutuşarak daire yapıp oynadıkları görüldü. Bu halkanın ortasında bir ateş bulunması gerekiyordu. Toplaşıp önlerine bakışlarından ateşe ve açılıp göğe hitaplarından güneşe saygı gösterdikleri anlaşılıyordu. Sonra, daire bizim bildiğimiz “Kadril” oyununu yürütmeye başladı. Bütün hareketler ve kadın değiştirmeler hep Kadrildekinin aynı idi. Arada sırada ayağa kalkıp bir Naat bir Medhiye okuyorlardı.
Edremit’te (Balıkesir) Kazdağı’nda yedi yılda bir yapılan bir ayin vardır. Buna “Sarıksız Ayini” denir. Bu ayin, Narlıdere’deki Alevî Dedesi tarafından idare edilir.

Exit mobile version