Kaçkar’ da bir kış masalı
Kaçkar Dağı ilkbahardan itibaren doğaseverler tarafından adeta istila edilir. Yaylalar, kamp yerleri, buzul göllerinin kenarları cıvıl cıvıldır. Kimi fotoğraf çeker, kimi tırmanış yapar, kimi ise orman içine kurduğu kampta doğanın sessizliği içinde kendini bulmaya çalışır. Dereler bir başka akar Kaçkar’da. Çiçekler yemyeşil bir tablonun kontrast renkleri gibidir. Etekleri gibi zirvesi de kalabalıktır Kaçkar’ın. Güney rotasından çıkış kolay olduğu için her yıl yüzlerce insan dağa tırmanır. Eğer sis yoksa Doğu Karadeniz Dağları’nın muhteşem görüntüsü kazınır belleklere. Kuzey rotası ise daha çok deneyimli dağcıları konuk eder. Kuzeyden zirve tırmanışı yapmanın başka bir avantajı da dönüşte Ayder Yaylası’ndaki kaplıca keyfidir. Derken önce ilkbahar biter, sonra da yaz. Sonbahar yavaş yavaş yüzünü göstermeye başlar. Önce doğaseverler ve yaylacılar terk eder dağı. Horon seslerinin yerini yavaş yavaş rüzgârın uğultusu alır. Sonra kırağı beyazlatır dağın yamaçlarını ve aniden bastırıverir kar.
Birkaç gün içinde dağlar beyaz bir örtünün altında kalır. Sular karla dolmuş vadilerin altından açtıkları tünellerden akmaya başlar. Daha birkaç hafta öncesinde önlerinde çocukların koşuştuğu yayla evleri beyaz örtünün altında kaybolup gitmiştir. Kış gelince dağcılar Kaçkar’a tırmanma planları yapmaya başlar. Yaz aylarında birkaç saatte gittikleri yolu kış aylarında birkaç günde alabilirler ancak. Yazın Türkiye’nin en kolay tırmanılan dağlarından biri olan Kaçkar, kışın kolay kolay geçit vermez. Vadileri dolduran metrelerce kar, dağcıların beline kadar batmasına neden olur. Zorluk sadece vadilerde değildir. Tırmanışa başlamak için öncelikle dağın dibinde olan köylerden birine ulaşmak gerekir ki, köye ulaşan yollar kapandığından bu genelde çok zor olur. Kar vadileri doldurduğu gibi, yaylaları da örter; evler yok olur. Yağan kar beraberinde çığ da getirir Kaçkar’a. Dağın dört bir yanında bulunan onlarca buzul vadisinin eğimi çığ düşmesine uygundur.
Erzurum (Sırakonaklar köyü), Rize (Yukarı Kavrun Yaylası) ve Artvin (Yaylalar köyü) rotalarının tümü kışın bu riski taşır. Çıkış içinse Yukarı Kavrun Yaylası (kuzey) ve Yaylalar köyü (güney) rotaları kullanılır. Yukarı Kavrun Yaylası’ndan Öküz Çayırı bölgesine kamp kurulduktan sonra, ya büyük buzul ya da küçük buzul üzerinden zirveye varılabilir. Büyük buzul teknik buz tırmanış malzemeleri gerektirir. Bu iki rotanın da eğimi diktir. Yaylalar köyünün eğimi ise tırmanışa daha uygun bir rotadır. Turların hemen hemen tümü tırmanışlarını bu rotadan yapar. Türkiye’nin en yüksekteki buzul göllerinden Deniz Gölü bu rotaya ayrı bir güzellik katar. Kış geldiğinde tıpkı dereler gibi göller de kar altında kalır yavaş yavaş. Dağda olmak bir keyiftir dağcı için. Kışın dağda, hele Kaçkar’da olmak ise keyfin yanında mücadele, direnmek ve keşiftir. Biz de Kaçkar yollarına düştüğümüzde en son kar on gün önce yağmıştı. Vadilerde düşmesi beklenen tüm çığlar düşmüştü.
Yollar kapalıydı, ama dozerler çalışıyordu. Yusufeli’den kiraladığımız minibüs dozerin yolu son açtığı yerde durduğunda Yaylalar köyüne daha 35 kilometre yol vardı. Bu, köye kadar olan yolu belimize dek yükselen karda yürüyeceğimiz anlamına geliyordu. Yolun en ilginç tarafı bizim için eğitici olmasıydı. Neredeyse her 500 metrede bir çığ üzerinden geçtik. Kimi küçük, kimi ise yüzlerce metre genişliğindeydi. Ağaçlar, telefon ve elektrik direkleri çığ tarafından tahrip edilmişti. Ertesi gün akşama doğru Yaylalar köyüne varmayı başardık. Sabah erkenden yola çıkarak öğlene doğru karlar altında kaybolan Hastaf Yaylası’na vardık. Kaçkar yaz aylarındaki görüntüsünden çok farklıydı. Koca koca kayalar kar altında kaybolmuştu. Ayağımızda hedikler olmasına rağmen bazen belimize kadar kara batmaktan kurtulamıyorduk. Akşama doğru bir de tipi karşıladı bizi. Hava kararmadan Dilber Düzü’nde çadırımızı kurmayı başardık. Tipi şiddetini artırmıştı. Kaçkar konuklarına “hoş geldiniz” diyordu ve biz Kaçkar’ın bağrına varmayı başarmıştık. Şimdi bir günlük tırmanış kalmıştı önümüzde.
Ertesi sabah erkenden kalkarak yola çıktık ve üç saatte Deniz Gölü’ne ulaştık. Kar her yerde aynıydı. Güney çanağına indiğimizde kuzey buzulundan gelen soğuk ve şiddetli rüzgâr başka bir sürpriz oldu bizim için. Birkaç saatlik bir uğraştan sonra akşama doğru hava tam kararmadan zirveye varmayı başardık. Zirvede kalabildiğimiz süre içinde, zirve defterini bulup birer imza atmaya ancak vakit bulabildik. Tırmanmak için günlerimizi verdiğimiz dağın zirvesinde sadece birkaç dakika kalabilmiştik. Deniz Gölü’ne vardığımızda fırtına dinmiş, gökyüzü yıldızlarla dolmuştu. Kaçkar çıkarken bizi engellemek için tipiyi üzerimize salmıştı sanki. Şimdi de güzel bir havayla yolcu ediyordu. Dağ nazlansa da tırmanmamıza izin vermiş ve kış aylarında uzun süren yalnızlığını kısa da olsa bizimle paylaşmıştı. Tırmanışın verdiği keyifle çadırımızda kahvelerimizi yudumlarken dışarıda yine tipi başlamıştı. Kaç kişi bu denli değişik duyguları bir arada yaşayabilir?.. İşte, Kaçkar’a kışın tırmanmanın nedeni bu olsa gerek.
Yazı : Yıldırım Güngör (Dağcı)