TRABZON İMPARATORLUĞU
Trabzon ve civarında 12041461 yılları arasında varlığını sürdürmüş, Roma İmparatorluğu’nun mirasçısı bir Rum devletinin adı.
Daha önce Ünye bölgesinde vali olan ve Bizans tahtını elinde tutan Komnenosların sonuncusu olan maceraperest Andronikos Komnenos’un (MS 11831185) ayaklanan Bizans halkı tarafindan tahtan indirilip yerine Angelos hanedanından birisinin geçirilmesinin ardından, Andronikos ve kör olan oğlu Manuel vahşice öldürülmüştü. Manuel’in hapsedilen Aleksius ve David adındaki iki küçük çocuğu halaları olan Gürcistan Kraliçesi Thamara tarafından hapisten kaçırtılmıştı. Thamara, çocuklarla birlikte Bizansın mücevher hazinesini de götürmeye muvaffak olmuştur.
İstanbul, 17 Temmuz 1203 tarihinde Haçlılar tarafından işgal edilerek Aleksius IV. tahta geçirilmiş ama 1204 Ocak’ında İstanbul halkı isyan ederek Aleksius IV.’yu öldürmüş ve tahta babasının damadı V. Murtzuphlos’u geçirmiştir. Bu olaydan sonra kendi aralarında anlaşan Haçlılar 13 Nisan 1204’te şehre saldırarak, üç gün şehri yağmalamış, İstanbul’da bir Latin devleti kurmuşlardı. Roma İmparatorluğu’nun başkentinde bir Latin devleti kurulmasından sonra, Bizans tahtının varisleri ve asilzadeler İstanbul‘dan kaçarak sığındıkları bölgelerde yerli halkın desteği ile Bizans’ın devamı sayılan devletler kurmuştur. Bunların birisi Thedore Laskaris’ın (Deli Theodore) İznik’te (Nicea) kurduğu devletti.
Komnenos hanedanının varisleri olan Aleksios ve David sığındıkları Gürcü Kraliçesi halaları Thamara’nın (11841212) sağladığı bir ordu ve yerli paralı askerler ile Doğu Karadeniz sahillerinde ortaya çıkmış ve 1204 Nisan’ında Trabzon’u ele geçirmiş, Alexios kendisini tüm Paflagonya’nın efendisi ilan ederek, Büyük Komnenoslar olarak 257 yıl sürecek en uzun ömürlü Rum hanedanını kurmalarını sağlamışlardır.
Aleksios’un kardeşi David, sahil boyunca ilerleyerek Samsun ve Sinop’tan sonra Karadeniz Ereğlisi’ni de ele geçirmiş, fakat İstanbul‘daki Latinlerin de desteğini alan Thedore Laskaris tarafından durdurulmuş, dahası Laskaris Amasra ve Ereğli’yi geri alarak Komnenoslar’ı Sinop’un batısından atmıştı. Bu dönemde Selçuklular, liderleri I. İzzeddin Key Kavus (ö.1220) önderliğinde, 1214 tarihinde David’i Sinop önlerinde sağ ele geçirip şehri almışlar ve ancak yüksek bir fidye, yıllık vergi ödeme, sefer zamanı Selçuklu ordusuna asker gönderme şartlarını içeren bir anlaşma karşılığı serbest bırakmışlardı (Papadopulos Kerameus, Fontes, i, 131; İbni Bibi, el Evamirü’l Alaigye fi’l umuri’l Alaiyye, s.147).
Aleksius’un ölümünün ardından, zamanında Deli Thedore’un generallerinden biri olan, yeğeni I. Andronicus (Lakabı Gidon < gidos “gardiyan”) tahta geçer. Bu dönem vergi taşıyan bir Trabzon gemisi fırtına nedeniyle Sinop limanında Selçuklular’ın eline düşer; Alaattin Keykubad’ın oğlu Melik gemiye ve paraya el koyup yolcu ve mürettebatı esir edince, Selçuklular’ın hakimiyetinden çıkmak için bu olayı fırsat olarak gören Andronikos donanmasını Sinop’a gönderir, şehrin surlarına kadar olan bölgeyi yağmalatır. Müsadere edilen gemilere mukabil, Selçuklu donanmasını mağlup ve tayfalarını esir ettirip, gemiyi ve esirleri kurtarır, parayı geri alır TLGİ 2021, İSLM.
Bu olayın üzerine I. Alaettin Keykubat (ö. 1237), reis Hayton idaresindeki donanmasıyla denizden ve Doğu Anadolu seferi dolayısıyla Erzincan’da bulunan ve Melik adlı komutanın emrindeki kuvvetlerle karadan kuvvetler sevk ederek Trabzon’u kuşatmıştır. Kuşatmaya ait notlar Trabzon metropoliti Joannes Lazaropoulos tarafından 14. yüzyılın ikinci yarısında not edilmiştir:
Deniz kuvvetleri limana ulaşıp, Melik, kuvvetleriyle Bayburt ve Maçka’dan geçerek kuzey ve güneyden şehre saldırmış ama Trabzonluların şiddetle direnmeleri yüzünden muvaffak olamamıştır. Gece yarısı yaptığı bir saldırıda ani bir fırtına çıkınca ve şiddetli yağmur ve sel nedeni ile dağılan Selçuklu ordusu dağlara doğru çekilirken, Melik Gıyaseddin Keyhüsrev Maçka’lı dağlılar tarafından yakalanmış, Trabzon’a imparatorun huzuruna getirilmiştir.
Andronikos ihtiyatlı davranarak Melik’e iyi muamele eder ve onu bir grupla birlikte serbest bırakır. Trabzon, bu zaferden sonra Selçuklu Sultanı’nın hizmetine asker göndermek, vergi ve hediye vermek yükünden kurtulur dahası zaferin şehrin koruyucusu St. Eugenios’in sayesinde kazanıldığını düşünen halk tarafından St. Eugenios kilisesi Altınbaşlı Bakire olarak adlandırılmaya başlanır (Papadopulos Kerameus, Fontes, i, 3031,76, 116132; Panaretos, ch.2)
Celaleddin Harzemşah, Gürcistan’ı işgal ederek Trabzon’a komşu dahası Asya’nın batısında hakimiyet için Selçuklu Sultanı’na rakip olunca, Trabzon bu rekabette tarafsız kalması mümkün değildir. Bununla birlikte Celaleddin ile Trabzonluların ittifaklarına dair verilen biligilerin doğruluğu tartışmalıdır (J. Ph. Fallmerayer, Geschichte des Kaiserthums von Trapezunt, Münih, 1827, s.108). Celaleddin Harzemşah, 10 ağustos 1230’da Yassı Çimen’de I. Alaeddin Keykubat ile müttefiklerine yenilince, Harzemiler’den 3.000 kadarı Canik dağlarını aşarak Trabzon bölgesine sığınmıştır (AbulPharajius, Historia Orientalis,314; Atü’l Farac 439; Chronicon Syriacum, Bedj n, s 467) Sığınanların pek çoğu Trabzon köylüleri tarafından öldürülmüştür. Miller ise Beauvais’i kaynak göstererek, Trabzon’un savaşta kaybeden tarafta yer aldığını bunun karşılığı olarak Sultana 200 mızraklı veya 1000 adam haraç karşılığında verdiğini belirtmektedir (TLGİ 24; Vincent de Beauvais Speculum historiae, xxx, ch.144 p. 1282 [Doubai, 1624])
Trabzon imparatorunun, I. Alaettin Keykubat’ın hakimiyetini tanıdığı ve tabiiyet şartlarına uyarak gönderdiği kuvvetlerinin Alâaddinle birlikte Eyyübilere karşı hareket ettikleri kaydedilmiştir (İSLM; İbni Bibi s.438)
Moğollar Gürcistan, İberya ve Lazika bölgesini ele geçirip, Trabzon’a iyice yaklaşmış, bu sırada Savastopoli Rum hakimiyetinden çıkmış, bağımsız bir krallık olmuştur (Bessarion, Encomium, xiii, 177184)
Andronikos’un ve yerine geçen I. John’un ardından “büyük kumandan” ve “talihli” lakaplı I. Manuel (12381263), mızraklı askerlerini hizmetine verdiği Selçukluların, Baycu Noyan komutasındaki kuvvetlerinin, 1243’te Kösedağ’da Moğollara yenilmesiyle, Moğol hakimiyetini tanımak zorunda kalmıştır (Rubruquis de Backer, Paris, 1877, s.6)
Trabzon Kralları, MS 1256’dan itibaren Moğolların batıdaki varisi olan İlhanlılar’la da iyi ilişkiler geliştirmişler, İlhanlı başkenti olan Tebriz ile Erzurum üzerinden yapılan ticaretin limanı olan Trabzon önem kazanınca iyiyce zenginleşmişlerdi. Çin’i ziyaret eden Venedikli Marko Polo bile 1295’te Tebriz’den Venedik’e Trabzon üzerinden dönmüştür.
Trabzon’un ipek yolu üzerinde kilit noktası olan bir liman konumuna dönüşmesi ve İlhanlı hakimiyetiyle ErzurumTebriz ticaret yolunun güven altına alınmasının sağlanmasıyla canlanan ticaret, Akdeniz deniz ticaretini tekel altına almaya çalışan Cenevizliler ve Venedikliler’in dikkatini çekmiş, Trabzon’da ticaret kolonileri olan her iki grup da özellikle İmparator II. Aleksius (12971330) zamanında pek çok imtiyaz elde etmişlerdi. İlhanlılara tabi olan ve ticaretin gün geçtikçe zenginleştirdiği Trabzon, İran’a her sene haraç olarak üç tümen vermektedir (Kazvini; Nuzhat alkulab, G. Le Strange, London, 1915, s.100)
1261 yılında Konstantinapole, Latin işgalinin ardından kendini ancak toparlayabilmiştir. VII. Michael kendini Roma İmparatoru ilan etmiş ve Trabzon İmparatoru’nu ise “Laz hükümdarı” olarak tanımlamıştır (Nike phoros Gregoras, i, 149)
Trabzon bu döneme kadar Roma (Bizans) İmparatorluğu’na ait sembol ve simgeleri kullanmış bu yüzden Constantinapolis/Byzantion ile sorun çıkmıştır. Miras sorununu II. Aleksios’un kendini “tüm doğu, İberya, İberya ve denizaşırı illerin imparatoru” ilan etmesi bile çözmemiş, Roma’nın (Bizans) resmi tarihçileri, siyasi rakip olarak gördükleri Trabzon kralları için imparator ünvanı ısrarla kullanmamışlardır.
II. Alexios döneminde Türkmenler akınlar yaparak, imparatorluğun ikinci şehri Giresun’a sızmaya başlamışlardır. 1302 yılında Türkmenlerin çoğu öldürülmüş ya da kovulmuş ve akınları önlemek için büyük bir kale inşa edilmiştir. Diğer yandan uzun zaman önce Trabzon’a yerleşmiş Cenevizliler’i engellemek amacıyla rakipleri olan Venedikliler’le de 1319 tarihinde bir ticaret anlaşması imzalanmıştır. Bu anlaşmaya göre Venedikliler’den de Cenevizliler’in verdiği oranda vergi alınacak, onlara da kilise, ambar ve ev inşaası çin yer verilecektir.
1306 tarihli bir kitabede, Tzanichities ve Kamachenos adlı iki yerli ailenin güç kazandığı ve imparatorluğun yerli aristokratlar olan Mezokahaldi’ler ve Bizans aristokrasisini oluşturan Scholar’lar arasında iktidar kavgasının yaşandığı dönemden bahsedilmektedir.
Kraliçe İrene’ye karşı ayaklanan yerli aile liderleri yenilir ve yerli lideri Sebastos Tzanichites ele geçirilir. İç çekişmelerden dolayı direniş görmeden şehri yağmalayan Türkmenlerin 1341 yılıda yaptıkları akınlarda, şehir alevler içinde kalır. Yarım yanmış vücutlar ve kaldırılamayan cesetlerden dolayı salgın hastalık başlamıştır.
O dönem Trabzon metropoliti olan Andreas Libadenos’un notlarıyla, Trabzon Metropolitliği arşivinde kayıtlar mevcuttur (Bessarion, Encomium, xiii, 192).
II. Alexios’un kızı ve Basil’in kardeşi Anna Anachoutlou yangının sönmesinden sonra Laz savaşçıların desteğiyle tacı zorla ele geçirmiş ve 17 Temmuz 1341 tarihinde kendini kraliçe ilan etmiş ama iktidarı uzun sürmemiştir. 4 Eylül 1342’de III. John’un Altın Başlı Bakire Kilisesi’nde taç giymesiyle Laz (yerli) iktidarı sona ermiştir.
1346’da Türkmenler Trabzon’a bağlı Ünye’yi ele geçirirmişlerdir. Eylül 1347de ise Trabzonda veba salgını başlayıp, 7 ay sürmüştür. Floransalı yazar Villani, kent içinde beş kişiden birinin sağ kaldığını yazmıştır (Historie Florentine, apud Muratori, RIS, xiii, 964). Üstüne bir de deprem olunca Trabzon iyice güçsüzleşmiştir.
1348’de gerçekleşen bir başka Türkmen saldırısı dağlarda yaşıyan Tzanların yardımıyla üç günlük bir savaştan sonra püskürtülmüştür.
Cenevizliler 1348’de İmparatorluğun ikinci şehri Giresun’a saldırıp yakarlar. Mayıs 1349’da ise 2 Ceneviz kalyonu iyice cüretlerini arttırıp Caffa’daki üslerinden İmpartorluğun başkentine saldırıp limanındaki küçük bir galyonu yakmıştır. Rumlar ise intikamlarını Trabzon’daki Ceneviz kolonisini yağmalayıp almış ama 6 hafta sonra 3 Ceneviz kalyonu daha gelince, uzun tartışmalardan sonra barışma kararı alınmıştır. Cenevizlilere eski imtiyazları verilerek 1316 yılındaki anlaşma yenilenmiştir.
İmparator III. Aleksios (13491390), Trabzon’u hedef alan Türkmen taarruzlarını bertaraf etmek, evlilik yoluyla dış ilişkilerini güçlendirmek için, güzeller güzeli kız kardeşi Maria’yı (Despina Maria) Akkoyunlu Tur Ali Bey’in oğlu Kutlu Bey (1352) diğer kızkardeşi Theodora’yı Ordu hakimi Hacı Emir Bey ve kızı Evdokya’yı da Kelkit beyi, Emir Taceddin ile evlendirmiştir. Bu evlilikler bile Türkmen akınlarının sonunu getirmemiş bu arada bu arada ciddi bir Tzan ayaklanması yaşanmıştır (MS 1380)
Yıldırım Beyazıd, 1398’de Samsun ve civarını ele geçirerek, hakimiyetini Trabzon İmparatorluğu sınırlarına kadar genişletmiş dahası Manuel’den kendisini tanıyıp haraç vermesini istemiştir. 1404’te Trabzon’a giderek imparator ve oğluyla bizzat görüşen Clavijo, Trabzonlular’ın Beyazıd’a vergi verdiklerini belirtmektedir (Embassy to Tamerlane 14031406 trc. G. Le Strange London, s.1949) Bu dönemde Timur’un Anadolu’ya girip 1402’de Ankara Savaşı’nda Beyazıd’ı yenmesi Manuel’i rahatlatmıştır.
Moğol ordusu zaferinin ardından sınırlarını Giresun’a kadar genişletmiştir. Bavyeralı Johann Schiltberger, bu dönemde Timur’a esir düşmüştür. Schiltberger anılarında, Trabzon’dan Tarbesanda krallığı olarak bahsetmekte, onun meyva bahçeleri ve üzüm bağları ile dolu küçük fakat sıkı korunan bir ülke olduğundan bahsetmekte SCH 102 ve şöyle devam etmektedir:
“Bunun üzerine oradan ayrılıp Kereson (Giresun) şehrine vardık. Lasia bölgeside yukarıda adı geçen krallığa aittir, verimli bir memleket olup şarap (üzüm) yetiştirilir, ahalisi Rumdur” SCH 106.
İspanya Kralı III. Enrique’in Timur’a elçi olarak gönderdiği Ruy Gonzales De Clavijo 11 Nisan 1404’de Trabzon’a ulaşır, şehirde 16 gün kaldıktan sonra Semerkant’a doğru yola çıkacaktır. 1406’da ülkesine döndüğü zaman kaleme aldığı anılarında Trabzon İmparatorluğu’nun başkentinin son derece korunaklı bir yer olduğunu vurgulamaktadır:
“…Şehrin duvarları, gerideki dağ eteklerine kadar varıyor. Şehrin bir tarafında küçük bir nehir akıyor, nehrin suları derin bir uçurumdan geçiyor ve bu suretle Trabzon, bu taraftan son derece müstahkem bir mahiyet alıyor. Diğer taraflar hep ova olmakla beraber, şehrin suru gayet kuvvetlidir” (Clajivo, 11213)
Yine Clavijonun verdiği malumata göre Trabzon’da kaleden başka biri Cenevizliler’e diğeri de Venediklilere ait iki kule olduğunu biliyoruz. IV. Aleksius (MS 14171429) zamanında, Cenevizler üç kalyonla Trabzon donanmasını yenmiş, bir manastırı ele geçirerek silah deposu yapmıştı. 1418’de ise Cenevizlilere harp tazminatı olarak 4 yıl boyunca şarap ve fındık vermeyi kabul etmek zorunda kalmıştır.
Osmanlılar’ın Trabzon’u ilk ele geçirme teşebbüsü, babası IV.’u Aleksius öldürerek tahtı eline geçiren Kalo loannes (14291458) zamanında olmustur. Osmanlı tahtındaki II. Murat, donanmayı Trabzon üzerine götürerek şehri ele geçirmeye çalışmıştır. Karadeniz’e çıkan Osmanlı donanması Trabzon önlerine gelmiş, karaya asker çıkartarak şehri kusatmış fakat alamamıştır. Şehrin civarını yağmalayıp esirler aldıktan sonra buradan ayrılan donanma daha sonra Kırım sahiline yönelmiş fakat çıkan bir firtına nedeniyle Ereğli civarında bazı gemileri batınca perişan bir vaziyette geri dönmüştür.
II. Murat’ın ölümüden sonra II. Mehmet, İstanbul‘un fethinin ardından Bizantion’un ileri gelenlerinden bir kısmının Trabzon’a sığınması, Trabzon Kralları’nın kendilerini Roma İmparatorluğu’nun tek varisi görmeleri yüzünden, oldukça kalabalık Hristiyan tebaaya sahip olan Fatih Sultan Mehmet endişelenmiş, Trabzon meselesini uygun bir zamanda çözmeyi kafasına koymuştur.
Gerçekte Fatih Sultan Mehmet’in ardarda İstanbul, Kırım ve Trabzon’u fethetmesi Osmanlı Devleti’nin İmparatorluk olabilmesi için stratejik bir zorunluluktur. Karadeniz’in belli başlı limanlarını ele geçirerek, bölgede Ceneviz egemenliğine son vermiştir. Osmanlı yönetimi, ticaret yollarını kontrol altına aldığı bölgelerde, ticaret hayatına karışmadan bölgenin yerlilerine bırakıyordu. Çulcu, Karadeniz’de Amasra ve Ege’de Midilli’de, Ceneviz egemenliğinin sona erdirilmesine karşın ticari faaliyetlerin arttığına dikkat çekmekte bunu da Sami kökenli tüccarların Katolik egemenliğine karşın Osmanlının siyasi ve askeri gücünü tercih etmesine bağlamaktadır ÇM 64.
Bu sırada (1456) Safevi Şeyhi Cüneyt, Diyarbakır bölgesinden kaçmak zorunda kalıp, Kelkit Suyu Havzası’na gelerek Canik Dagları’ndaki Türkmenler arasında büyük bir propaganda faaliyetine baslamış, destekçisi Niksar Emiri Taceddinoğlu Mehmet Bey ile çevresine topladığı 45 bin kişilik silahlı müritleriyle, ele geçirip kendi devletini kurmak amacıyla, iyice yıpranmış Trabzon üzerine yürümüştür.
İmparator Kalo Ioannes ile Şeyh Cüneyt kuvvetleri, bugünkü Akçaabat ilçesinin, Akçakale mevkiinde karşılaşmışlar, Seyh Cüneyt’in kuvvetleri Kapanion (< Kapan) boğazında Trabzon’un kara ordusuna saldırmış ve dağıtmıştır. Bununla birlikte şehre yürüyen binlerce silahlı mürit muhtemelen ağır silahların eksikliği nedeniyle 50 kadar askerin koruduğu surları 3 gün içinde aşamamış, Fatih Sultan Mehmet’in Sivas Beylerbeyi Hızır Bey’i Şeyhin üzerine göndermesi üzerine kuşatma kaldırılmıştır.
Kalo İoannes bir yandan Osmanlı’ya 2.000 altın haraç öderken diğer yandan Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan, Karamanoğulları ve Gürcü Kralı ile Fatih’e karşı bir ittifak oluşturmaya çalışmıştır. 1458 yılında ölünce, yerine geçen David kızkardeşi Theodora’yı Uzun Hasan’la evlendirerek imparatorluğun geleneksel denge politikasını sürdürürken, zamanın en büyük güçlerinden Burgundy Dükü Philip’e 22 Nisan 1459 tarihinde bir mektup yazarak Türklere karşı bir kutsal birlik oluşturmayı önermiştir.
Trabzon’lu Alighieri 14 kasım 1460’da Avrupa turuna çıkıp bu fikri olgunlaşırmayı denemiş, dahası olumlu cevap da almıştır ama bu birlik gerçekleşemeden Trabzon düşmüştür.
1461 Nisanında Fatih Sultan Mehmet, Kasım Bey kumandasındaki 100 150 arasında gemiden oluşan donanmasını Trabzon’u denizden kuşatmak için göndermiş, kendisi de kara yoluyla ordusunun başında yola çıkmış, Trabzon kralı savaşmadan şehri teslim etmiştir. Venedik dökümalarına göre şehir 26 Ekim 1461’de ele geçirilmiştir. Fatih, David’i, çocuklarını, akrabalarını, asilleri, hazineciyi, filozof Amoiroutzes’i bir gemiye bindirip İstanbul’a göndermiş, David’in kardeşi Alexander’in güzel dul karısı Maria Gattilusio’yu kendi haremine ayırmıştır.
Şehir nüfusu üç bölüme ayrılmıştır:
1.Hizmetçi ve iç oğlanı olarak alıkonacaklar
2.İstanbu’la gönderilecek kolonistler
3.Trabzon’da duvarların dışında kalmasına izin verlenler.
Şehir içi ve çevresinden 1500 genç seçilir ve 800 tanesi yeniçeri yapılır. Yeniçeri olamayanların kaderi bilinmemektedir. Gelibolu beyi ve Donanma komutanı Kazım Bey, 400 adamıyla birlikte kalacağı Trabzon’a yönetici olarak atanır ve eski İmparatorluk merkezinde 1923 yılına değin sürecek (I. Dünya savaşında Rus işgali sebebiyle kesintiye uğramış) Osmanlı idaresi başlar.
Trabzon Komnenos hanedanı (kronolojik)
I.Alexius Comnenus 1204-1222
I. Andronicus Gidus 1222-1235
I. John 1235-1238
I. Manuel 1238-1263
II. Andronicus 1263-1266
George 1266-1280
II. John 1280-1284*
İmparatoriçe Theodora 1284-1285*
II. John (tekrardan) 1285-129
II. Alexius 1297-1330
III. Andronicus 1330-1332
II. Manuel 1332*
Basil 1332-1340
Irene 1340-1341*
Michael 1341*
Anna 1341*
III. John 1341-1344*
Michael (tekrardan) 1344-1349
III. Alexius 1349-1390
III. Manuel 1390-1417
IV. Alexius 1417-1429
IV. John 1429-1458
David 1458-1461*
* tahttan indirildi
*Yazarın izniyle Kısaltılarak aktarılmıştır. Tüm yasal hakları saklıdır ve kaynak gösterilmeden alıntı yapılamaz.Kaynak: Özhan Öztürk. Karadeniz Ansiklopedik Sözlük.İstanbul. 2005. ISBN: 975-6121-00-9.