Yazı: Melih Uslu
Tarihi iskeleler, yemyeşil parklar ve sahil kahvelerinin sıralandığı Batum Limanı, gezi teknelerinin de hareket noktası. Evli çiftlere şans getirdiğine inanılan Saint Andrew Heykeli, Sarp Sınır Kapısı yakınlarındaki küçük bir şelalenin kapı komşusu. Üç asırlık Osmanlı izlerini köklü tarihiyle harmanlayan kent, yeni yatırımlarla baştan aşağı yenileniyor. Batum tepelerindeki dağ köyleri ise kış aylarında beyaz örtüyle kaplanarak romantik bir havaya bürünüyor.
Keyifli bir sayfiye alanı görünümündeki Batum Limanı’nın çevresi mimari harikalarla dolu. Bu yıl bir milyon turist ağırlamayı hedefleyen şehir yıl boyu pek çok kültürel etkinliğe ev sahipliği yapıyor. Kentin en önemli festival ve konser alanlarından biri olan Batumi Piazza, sütunlu zarif kemerleriyle dikkat çekiyor. Alışveriş merkezleriyle ünlü Rustaveli Caddesi’ndeki binalar ve fıskiyeler ise akşamları ışıl ışıl.
SON YILLARDA TURİZM YATIRIMLARIYLA HIZLA BÜYÜYEN GÜRCİSTAN’IN SAHİL KENTİ BATUM, OSMANLI MİRASI, MİMARİ HARİKALARI VE YARI TROPİKAL İKLİMİYLE ERKEN BAHARI KARŞILAMAK İÇİN DOĞRU ADRES.
Kafkasların giriş kapısı Batum, turizme yazgılı kozmopolit bir sahil kenti. Tarih boyunca pek çok uygarlığın buluşma noktası olan kentin Kafkasların Antalya’sı olarak anılması boşuna değil. Batum, uzun kumsalları ve muhteşem doğasıyla özellikle bahar ve yaz aylarında çok keyifli. Artvin’in kapı komşusu olan şehir, doğası ve havasıyla Doğu Karadeniz’i, mutfağıyla Kafkasları, mimarisiyle de Avrupa’yı andırıyor. Dağ ile denizi buluşturan kentlerin doğal cazibesini taşıyan şehrin yemyeşil yamaçları çay bahçeleriyle kaplı. Yaklaşık 150 bin nüfuslu eski bir liman kenti olan Batum, geniş ve verimli bir ova üzerine kurulmuş. Osmanlı’nın üç asırlık izlerini taşıyan kentin tarihi üç bin yıl öncesine kadar uzanıyor. Çarlık Rusya’sında askerlerin, Sovyet döneminde ise bürokratların yazlıklarına ev sahipliği yapmış. Günümüzdeki Batum ise Türkiye ile geliştirilen iyi ilişkilerin de etkisiyle hızlı bir gelişim süreci yaşıyor. Yaşanan değişim olağanüstü. Şehir adeta yeniden kuruluyor. Mimari yapılanma için ünlü İtalyan kuruluşlarıyla anlaşılmış. Avrupalı büyük otel zincirlerine bağlı beş yıldızlı üçü yeni otelin yapımı sürüyor. Yerel yönetim, otel yatırımlarında mimariyi ön plana çıkarma şartı koymuş. Altın kubbeli katedralleriyle tanınan Batum Bulvarı, geçtiğimiz yıl beş kilometrelik plajın da eklenmesiyle dev bir eğlence alanına dönüşmüş. Adalet Sarayı başta olmak üzere pek çok anıt yapı ve gökdelenin geceleri aydınlatılması, şehrin silüetini değiştirmiş. Üst üste konulmuş çakıl taşları şeklindeki sıra dışı mimarisiyle dikkat çeken Batum Akvaryumu’nun ise 2013 yılında tamamlanması bekleniyor. Sovyet döneminden kalma devasa apartmanlar hızla yenilenip renklendiriliyor. Bu yılki hedefini bir milyon turist olarak açıklayan kenti tanımanın en iyi yolu, uzun yürüyüşler yapmak.
Tarihte pek çok önemli olaya tanıklık eden Özgürlük Meydanı’ndaki Medea Heykeli, kentin simge yapılarından. Ortodoks Kilisesi ve Aziz Barbare Katedrali de bu meydanda. Eski Postane Binası, kentin iki merkez caddesinin kesiştiği noktada yükseliyor. Gösterişli Opera Sarayı biraz daha ileride. Taçsız Kral olarak anılan Şair İlya Çavçavadze’nin heykeli manzarayı tamamlıyor. Sahildeki Batum Devlet Parkı ise kentin ortasında yemyeşil bir ada gibi. Oksijen deposu yürüyüş parkurlarıyla dolu parkın bitişiğindeki Batum Üniversitesi Çarlık dönemi mimarisinin zarif bir örneği. Batum’da görülmeye değer yer çok. Bir Osmanlı eseri olan Batum (Orta) Camii de bunlardan biri. 10 kadar müze arasında Acara Devlet, Sanat, Teknoloji ve Etnografya müzeleri ön plana çıkıyor. Kentteki üç milli parkın toplam gezi alanı 40 bin hektara ulaşıyor. Kentin 10 kilometre kadar kuzeyindeki Batum Botanik Parkı dünyanın en büyük botanik bahçesi. Kuruluşu 1880’li yıllara dek uzanan park bu yıl açılışının yüzüncü yılını kutluyor. İki binden fazla bitki türüne ev sahipliği yapan parkın deniz manzaralı seyir terasları heyecan verici. Şehir merkezinden Gonio’ya uzanan yol ise keyifli bir seyirlik vaat ediyor. Kafkas Dağları’nın görkemli kıvrımları ile Karadeniz’in sonsuz maviliği yolumuza eşlik ediyor. Batum’a 15 kilometre uzaklıktaki Gonio, sevimli bir sahil yerleşimi. Kemerli eski taş köprüsüyle dikkat çeken Ahalsopeli Köyü, Çoruh Nehri’nin Karadeniz’e döküldüğü noktaya kurulmuş. Kapı komşusu Adlia ise eski bir çiftçi köyü. Gonio sahilindeki Apsaros Kalesi, Roma döneminde inşa edilmiş. Uzun yıllar Osmanlı hâkimiyetinde kalan kalede Türk hamamları ve mezarlar bulunuyor. Hz. İsa’nın havarilerinden biri olan Aziz Matthias’ın anıt mezarına ev sahipliği yapan kalenin içinde mandalina ve palmiye ağaçlarıyla süslü bir yürüyüş parkuru var. Girişteki tanıtım levhasında kaledeki arkeolojik kazılarda bulunmuş Helenistik dönem altın at heykelinin Batum Müzesi’nde sergilendiği yazıyor. Kalenin eteklerinde başlayan Gonio Plajı, Doğu Karadeniz’in en uzun kumsallardan sayılıyor. Civardaki köylerden inek sürülerinin çıngırak sesleri duyuluyor. Birkaç kilometre ilerdeki Sarp Sınır Kapısı’na varınca Türkiye’ye el sallamayı unutmuyoruz.
Harita üzeri:
Haçapuri denilen peynirli pideler özellikle öğle yemeklerinde tercih ediliyor. Liman çevresindeki restoranlarda deniz ürünleri, dağ otlarıyla zenginleştirilen salatalar eşliğinde sunuluyor.
15 Haziran’a kadar otel fiyatlarında yüzde 50’ye varan indirimler uygulanıyor. Şehir merkezindeki beş yıldızlı oteller, yenilenen spa bölümleriyle sezona iddialı
giriyor.
Batum Bulvarı’ndaki dükkânlarda size göre bir şeyler mutlaka var. Buradan yerel müzik enstrümanları, bitki çayları, çeşitli esanslar, ev yapımı reçeller ve ahşap eşyalar alabilirsiniz.
Türk Hava Yolları, İstanbul’dan Batum’a salı ve perşembe günleri hariç haftanın her günü karşılıklı seferler düzenliyor. Hareket saatleri, İstanbul’dan 13:05’te, Batum’dan 17:50’de. www.turkishairlines.com
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının Batum’a girebilmesi için pasaport ve vize gerekmiyor. Turistik amaçlı seyahatlerde 90 güne kadar Turkiye Cumhuriyeti nüfus cüzdanıyla giriş yapılabiliyor.
Batum’da turistler çok seviliyor. Özellikle sınıra yakın bölgelerde Türkçe çok yaygın. Yörede ikramda bulunmak çok makbul bir davranış. Yalnız başına yemek ise neredeyse ayıp sayılıyor.
Kahve kültürü de Batum’daki günlük yaşamın önemli bir parçası. Türk kahvesinden aromatik kahvelere kadar tat, koku ve sertlik derecelerine göre onlarca çeşide ayrılan Batum kahvelerinin sihirli bir zindelik verdiğine inanılıyor.
TÜRK KAHVESİ VE MANOLYA
Türk kahvesi ve manolya çiçeği Batum’da çok seviliyor. Şehrin hemen her yerinde görülen manolya, dekorasyondan parfüme kadar pek çok alanda kullanılıyor. Kentte kahve keyfi yapılabilecek en iyi yerlerden biri olan Batum Limanı ise yıl boyu renkli etkinlikler ve sokak müzisyenleriyle şenleniyor. Kulaklarınıza mutlaka çalınacak ezgiler ise size eski bir Kafkas masalı gibi gelecek.
BAHAR AKINCI
Gazeteci, yazar
“Kente ayak bastığımda 2011 yazı, Karadeniz için henüz yeni başlamıştı. Hayatımda karşılaştığım en temiz havayı içime çektim ve kendimi Batum’un her köşeyi dönünce kendinizi başka bir dönem filminde bulduğunuz sokaklarına attım. Şimdi Batum denince aklıma sıcakkanlı insanlar, dantel gibi meydanlar, upuzun bir sahil, modern mimari ve caz müziği ile yeniden tasarlanan bir kent geliyor.”
Limandan kalkan teknelerle Batum kıyılarını keşfetmek mümkün. Kentin yaşayan geleneklerinden biri olan el yapımı özel zıpkınlar ile balık avlama ritüeli, son yıllarda turistlerin çok sevdiği bir aktiviteye dönüşmüş.
Batum’un muhteşem doğasını keşfetmek için bir önerimiz var. Osmanlı döneminde Çürüksu adıyla anılan Kobuleti şehrinden tarihi köprüleriyle ünlü Keda’ya uzanarak Batum kırsalının güzellikleriyle tanışabilirsiniz.
Osmanlı Devleti’nin 15. yüzyılda Kafkasya bölgesini fethiyle birlikte, Batum’un büyük bölümü Müslümanlığı benimsemiş. Bugün de şehir nüfusunun yaklaşık yarısı Müslümanlardan oluşuyor.
Elinde altın rengi koyun postu tutan Medea Heykeli, dev bir sütun üzerinde yükseliyor. Bu sütunun üzerindeki eski denizci figürleri ise şehrin görülmeye değer
yerleri arasında.
BİLİYOR MUYDUNUZ?
Çeşitli kaynaklara göre 1,8 milyon yıl önce Gürcistan’dan göç eden kavimler Avrupa’daki uygarlıkların temelini atmış. Bugün Gürcistan’da, iki bin yıllık alfabesiyle yaşayan en eski dillerden biri olan Gürcüce’nin farklı bir lehçesi konuşuluyor.