Prf. Dr. Metin Sözen, Prf. Dr. Cengiz Eruzun
Batı Karadeniz evleri, plan sem alan bakımından Marmara ve Trakya’daki örneklerde olduğu gibi hayadı/açık sof alı, iç sofaü ve orta sofalıdırlar. Bu evlerin en otantik türü Çanü’dır. Çanü tipi evler alt kat dahil olmak üzere tamamen ahşap yapıdır. Eski örneklerinde çatı örtüsünün bile yarma ahşapla/hartama yapılmış olduğu, ama daha sonra alaturka kiremit ile yer değiştirdiğini eski ustalar ifade etmektedirler.
Plan tipleri
Çanü evinin alt kan hayvan barınağıdır. Ahırlar küçük hava delikleri bırakılmış korunaklı mekânlardır. Kapalı ahır mekânlarının önünde bazı örneklerde tamamen açık, diğer bazı örneklerde ise kapalı bir giriş bulunmaktadır. Bu mekândan üst kattaki sofaya bir merdivenle ulaşılmaktadır.
Çanü’mn üst kati insan yaşamına göre düzenlenmiştir. En küçük örnekler de açık sofa ve bu sofaya açılan yanyana iki oda bulunmaktadır. Bu odalara İçer Oda adı verilmektedir. Genellikle içer odaların ikisinde de ocak bulunur.
Ocak yanlan dolap ve gusulhane olarak değerlendiriJmiştir. Bu odaların her iki yanında köşelere gelen abdestlik ve hela bulunmaktadır.
Sofanın etrafı kapalı olmasına rağmen biçim olarak açık sofa çözümüne benzer, ihtiyaç doğduğunda sofa’nın köşesine Güllük oda eklenir. Bu mekân açık sofalı evlerdeki Köşk odaları anımsatır. Sofanın iki köşesine de güllük odanın kurulmasıyla oda sayısı dörde ulaşarak en büyük çanti evi tamamlamış olur.
Çantı evler daha sonra gelişerek değişmeler göstermiş ve giderek Marmara Bölgesi’nin, ahşap karkas sistem üzerine tahta kaplanarak dış yüzeylerin oluşturulduğu evlerine benzemiştir. Bu tip evlere günümüzde Sinop-Zonguldak arasındaki köylerde rastlanabilmektedir.
Batı Karadeniz evlerinin çantıdan sonraki gelişimleri incelendiğinde, erken dönemlerde açık sofalı tiplerin çoğunlukta olduğu saptanmaktadır. Büyük ailelerde oda sayılan artmış, evler genellikle odaların yan yana gelmesiyle uzamıştır. Buna karşılık iki odalı tipler kareye yakın bir dikdörtgen plan üzerine kurulmuştur.Odalar geleneksel evlerin hemen hemen tüm bölgelerde rastlanılabilen niteliklerine
sahiptir. Sofa ve odaların plan semasındaki yerleri, arazi eğimi, manzara, iklim koşullarının değerlendirilmesiyle belirlenir.
Karadeniz ve Kuzey Anadolu evi ormanlık ve nisbeten bol yağışlı bir bölgenin ürünüdür. Bir oranda 18. yüzyıl sonuna kadar evler açık sofasını korumuştur. Daha sonraki gelişimi, iç ve orta sofa yönündedir. Bu bakımdan klasik diye nitelendireceğimiz ve merkezi Marmara bölgesinde olan ev tipine yakındır. 17. yüzyıla kadar giden örnekleri vardır. Bu eski tiplerde odaların planında Derbendi yani rüzgârdan korunmuş girişler dikkat çekicidir. Hemen her oturulan odada, bazen sofalarda da geniş ocakları vardır. Bu ocaklar bazen tahta, bazen alçı veya kesme taş yaşmaklıdır.
Alt kat köy evlerinde ahır olarak kullanılmaktadır. Kent evlerinde ise çeşitli hizmet amacına yöneliktir. Küçük de olsa kent evlerinde de bahçe bulunmakta ve sofalar bahçeye baktırılmaktadır. Bazı tiplerde yerden 80-100 santimetre yükseltilerek üst kat planına benzer düzenlemenin zemin katta da gerçekleştirildiği görülür.
Yapı sistemi
Batı Karadeniz evlerinin en otantik olanı Çantı olduğuna göre yapı sistemi bakımından da bu özellik geçerlidir. Çantı evlerin temelleri genelde münferit taşlardır. Bu büyük taşlar köşelere, belli aralıklarla toprağa yan yana gömülü olarak yerleştirilmektedir. Hazırlanan münferit taş, temeller üzerine kaba haliyle ya da çok az yontularak kütükler yatay konumda olmak üzere üst üste dizilmektedir. Köşeler kesilerek boğaz geçme yöntemiyle oluşturulmaktadır. Zemin kattaki ahırlara hava sağlamak amacıyla yine kesikler halinde havalıklar bırakılmaktadır
Üst kat döşemeleri kurulurken 40-50 santimetre araziyle yatay kütük binişler oluşturulmakta ve bu taşıyıcılar üzerine döşeme tahtaları dizilmektedir. Üst kat odaların duvarını taşıyan kirişler genellikle alt kat ahır mekânlarının duvarları üzerine bindirildiğinden, taşıma sorunu çözümlenmiştir. Ancak Güllük Oda denen ve sofaya eklenen odaların duvarları daha kalın kirişlere oturtulmuştur.
Üst kat duvarları bazı örneklerde yine alt kattaki gibi kaba haliyle kütüklerin yatay olarak üst üste yerleştirilmesiyle kurulur. Diğer bazı örneklerde ise baltayla yontularak kütüklerden çıkarılan 8-10 santimetre kalınlığındaki tahtalar yine aynı konumda, köşeler boğaz geçmeyle birleştirilerek duvarlar kurulur.
Pencere boşlukları oldukça küçük tutulan ve pencereye rastlayan yatay taşıyıcı elemanlar bu kesimdeki düşey taşıyıcılara tutturulmuştur.
Kirişleme sistemi üst kat tavanlarında da aynıdır. Bazı örneklerde yontma tahtalar kullanılarak daha özenli tavanların yapılmış olduğu görülebilir.
Çantı sonrası aşamalar araştırıldığında ahşap karkas sistemin yaygın olarak kullanım alanı bulduğu gözlenmektedir. Ahşap karkas sisteminde dolgu malzemelerinin farklılığı ya da uyumu malzemenin farklı şekilde dizilmesi cephelerin çok yönlü estetiğini sağlamıştır.
Karadeniz evinin başka özelliği, plândan çok yapı tekniğindedir. Kerestenin ve dolayısıyla geniş çapta direk ve kiriş malzemesinin mevcut olması, binaların ‘masif bir çatkı sisteminde inşa edilmelerine olanak sağlamıştır. Çoğu zaman çatkının esasını oluşturan ağaçlar, az yontulmuş tomruk şeklinde bırakılmıştır. Başka yerlerde, kiriş ve sütun başlan, trabzanlar nisbeten yalın bir şekilde işlenmiş, fakat ağacın masifliği ve karakterine zarar getirilmemiştir. Dış sofalar, çılana köşk ve şakilikleri, dış merdivenleri ve gayet geniş saçaklarıyla zengin bir ahşap inşaat’ sistemini simgelemektedir. Çıkmalar bazen desteklere oturtulmuştur. Fakat bu destekler Marmara bölgesindeki eli böğründeler gibi eğik değil, düzdür. Çoğu zaman çıkmalar, bindirmeler şeklinde biçimlendirilmiş ve bunun için bir sıra kirişten fazlasının üst üste bindirildiği de olmuştur. Bu sistemde, Ankara evlerindekinden farklı olarak, kiriş aralan daha seyrek, başlan da daha süslüdür. Saçaklar çok geniş ve bazen iki katur. Mertekler çıkıntı aşıklar üzerine yerleştirilmiştir. Çatı örtüsü şehirlerde kiremit, dışarıda tahta kaplamadır. Binalar çoğunlukla masif ve yüksek bir zemin kati üzerine oturtulmuştur. Üst katin duvarları dolmadır. Dolma daha eski evlerde sıvasız tuğladandır. Zamanla burada da dolma duvar eski özgün karakterini yitirmiş ve derz yüzeylerinin büyümesiyle, duvarlar tamamen sıva kaplanır olmuştur. Sıvalı da olsa, üzerleri bir süre tuğla örgüsü biçiminde bezenmiş, daha sonra bu bezeme, yapısal karakterini yitirmiştir. Son zamanlarda bu yüzeylerin hemen hepsi badana alanda kaldığından özelliklerini saptamak güçleşmiştir.
İç Karadeniz
İç Karadeniz olarak tanımlanan bölge, Karadeniz’in kıyı şeridini iç kesimlerden ayıran sıradağların güneyinde Karadeniz etkisi altında kalan alanlardır. Batı kesiminde Taraklı, Geyve, Göynük, Safranbolu, ve Kastamonu gibi orta kesimde Çankırı, Ankara, Çorum, doğu kesimde ise Merzifon, Amasya, Tokat, iç Karadeniz evlerinin karakteristik örneklerinin yaygın olduğu yerleşmelerdir.
Plan tipleri açısından değerlendirildiğinde, açık sof alı/haya di ve iç sofalı türlerin yaygın olduğu görülür. Eskiden daha yoğun olan açık sofalılar, iç sofaya doğru bir değişim geçirmiştir. Bunun en açık nedeni, insanların çağdaş olanaklardan yararlanmayı ve giderek mekânlara ısı konforu sağlamayı tercih etmeleridir.
Bu coğrafyada yer alan evler, plan tipleri açısından birbirine benzemektedir. Ayırımı ortaya koyan yapı sistemi ve detaylamayla elde edilen çözümlemelerdir. Bu bakımdan plan tipleri yönünden birbirine benzeyen evler, detay çözümlerindeki farklılıklarla değişik bir tarz ortaya koymaktadır.
Safranbolu evlerinin alt ve üst katlarındaki kademeli cesur çıkmaları, uzun boylu eli-böğründeleri, zemin kattaki düşey ya da çapraz düzgün aralıklı havalandırma ızgara-ları, yerel ustaların detaylamaya getirdikleri farklı çözümlerdir. Çankırı ve Ankara
evlerindeki ahşap kirişlemedeki kademeli bindirmelerle gerçekleştirilen Ankara tarzı çıkmalar ise bu yörenin yapı ustalarının değişik yorumunun sonuçlandır. Amasya ve Tokat’ta çatılardaki üçgen alınlar daha yaygın kullanma alanı bulmuştur. Ayrıca pencere, kapı pervazlarından, baca bölümleri ve saçak kaplamalarına kadar yerel özelliklerin farklılığı dikkati çeker. Kıyı şeridindeki ahşap taş karışımı dolgular ya da ahşap kaplamalar yerine, iç kesimlerde bağdadi kıtıklı sıvanın dış yüzeye girmesiyle iç Karadeniz önemli bir farklılık daha ortaya koymaktadır. Arazinin olanaklarına göre bazı kesimlerde kireç sıva, bazı kesimlerde kıtıklı çamur sıva Tokat, Amasya, Çorum çevrelerinde ise tatlı kireç sıva kullanılmıştır.
Kıyı kesiminde pek görülmeyen bir uygulama da iç Karadeniz evlerinde zemin kat üstüne kışlık ara kadardır. Ara kadardaki odalar daha basık tavanlı ve küçük pencerelidir. Ara kadar yüksek tavanlı taşlıkta belli bir bölüme inşa edilmiştir. Bazı örneklerde normal kadardaki çözümlerin çok az farklılıklarla tekrarlandığı görülür.
Safranbolu’da Ev ve İnsan
iç Karadeniz kuşağının en ilginç kesimi günümüze korunmuş olarak ulaşabilmiş olması açısından kuşkusuz Safranbolu’dur. Yakınında kurulan Karabük Demir-Çelik Endüstrisi’nin nüfusu çekmesiyle büyüme baskısından kurtulabilen Safranbolu, ülkemizdeki toplu korumanın kendiliğinden gerçekleşen belki de tek örneğidir.
Safranbolu evleri, tüketim için üretimin geçerli olduğu kapalı ekonomi modeline uygun biçimlenir. Bu evlerdeki büyük aile tipinde bireyler oldukça kalabalıktır. Her aile
yiyecek içeceğinden başka giyim ihtiyaçlarını bile kendisi karşılar. Yazın üretilenler bir sonraki yaza kadar korunur ve tüketilir. Bu uzun korumanın gerçekleştirilebilmesi için özel havalandırma detayları geliştirilmiş, ev içinde özel mekânlar hazırlanmıştır.
Safranbolu yaşamında eski Türklerin geleneği olan kışlak ve yayla yaşamının benzeri sürdürülür. Kışın soğuk rüzgârlarından korunabilmek için vadi içine yerleşilmiştir.
Yaz aylarında serin ve havadar bir yer olan Bağlar’a geçilir. Eski Türklerde olduğu gibi hayvanları taze otla besleme amacına yönelik değil, meyve ve sebze üretimi için yazlığa gidilir. Güz aylarında havaların bozulması ve soğumasıyla tekrar kışlak yere dönülür.
Evlerde, geniş aile yapısının gereği oda sayısı fazladır. Her evden üçten sekize kadar değişen oda vardır. Bir oda aile reisi ve eşinin, iki oda çocuklar ve kanlarının, bir oda hala ya da teyzenin, bir ya da iki oda torunların ve ninenin, bir oda ise aşevi olarak kullanılır. Odaların en güzeli yeni evlenmiş genç çiftlere verilir. Üst kattaki bu oda gelinin evi gibidir. Burası onun en özgür olduğu yerdir. Bu nedenle kendi zevkine göre süsler.
Safranbolu evinde günlük yaşam sabah namazından yatıya kadar belli bir sistematik içinde geçer. Erken kalkan evin kadını çorbasını hazırlayarak namaza gidecek olan kocasına sunar. Bazı ailelerde önce namaza gidilir ve kahvaltı namaz dönüşünde yapık.
Erkek evdeki at ya da eşek gibi hayvanların bakımıyla ilgilenir. Biraz da bahçe işlerine yardımcı olur. Evin kadınları bu arada ineklerden süt sağma, yemek hazırlama ve sofra kurma işlerini yürütürler.
Safranbolu’da dericilik önemli bir iş alanı olduğundan tabakçılık yapanlar erkenden işlerine giderler. Öğleye kadar işini tamamlarlar. Bu yüzden öğleden sonra yarım gün bahçesiyle uğraşır ya da kahveye giderler. Dükkân sahipleri ise ikindi vaktine kadar işinin başındadır. Güneş batmadan önce evlerine ulaşırlar ve akşam keyfi evde geçirilir. Yemek yendikten sonra akşam namazı kılınır. Erkekler yine bazen kahveye giderler ve yatsı namazından sonra uykuya dalınır.
Kadınların yaşamı bulaşık yıkama, mutfak düzenleme, temizlik yapma, eve su taşıma ve bahçe işleridir. Genellikle öğle yemeği yemezler çünkü sabah kahvaltısı yemek gibi kuvvetli
yapık. Akşama doğru kocalarını bekler ve sofrasını hazırlarlar.
Safranbolu evinin mekânları ve bu mekânlar arasındaki ilişkiler insanların günlük yaşamlarındaki eyleme göre düzenlenmiştir. Mahremiyete önem veren ailelerde haremlik ve selâmlık ayırımı vardır. Haremlik odaları sokağa bakıyor ise, pencereleri kafeslidir. Haremlik ve selâmlık arasında eve konuk gelmiş ise yemek servisleri özel detaylanmış dönme dolaplarla sağlanır.
Odalar tek başına bir ev gibi işlevini sürdürür. Buna olanak tanıyan, kullanıldıktan sonra kaldırılıp korunmaya alınan eşyalar için insan elinin ulaşabileceği düzeye kadar penceresiz duvarların dolaplar halinde inşa edilmiş olmasıdır. Bu dolaplar sayesinde döşekler, leğen ve ibrikler gündüz vakti dolaplardaki yerinde durur. Bu dolaplardaki gusulhanelerde yıkanma olanağı bile vardır. Ancak hela, bazı örneklerde evin dışında bazılarında ise alt kadarda evin içinde olmak üzere odalardan bağımsız çözümlenmiştir.
Safranbolu’da eskiden sayılan daha fazla olan havuzlu evlerden zamanımıza üç tanesi ulaşabilmiştir. Evin en büyük odalarında kare ya da kareye yakın dik dörtgen biçiminde insan boyu derinliğinde havuz yapılmıştır. Havuzun sulan kaynak suyundan temin edilir. Havuzdan taşan sularla bahçe sulanır.
Safranbolu evleri, geleneksel yaşamın önemli ölçüde bugünde geçerli oluşu nedeniyle işlevlerini sürdürmektedir. Çağın gerektirdiği kolaylıklardan yararlanma eğilimi burada da vardır. Safranbolulular evlerinin değerini bildiklerinden zorlayan çözümlerden kaçınmaktadırlar.
Kaynak: Anadolu`da Ev ve İnsan, Emlak Bankası Yayınları 1996