YÜZEY ŞEKİLLERİ Artvin toprakları oldukça engebelidir. Kıyı boyunda ve Çoruh ile onun bazı kollarının tabanında yer alan küçük düz alanlar dışında, vadilerle derin biçimde yarılmış, dağlık ya da tepelik bir yereyi vardır. Kuzey Anadolu Dağları’nın kıyı şeridi, Artvin ilinin batı kesiminde uzanır. Bu dağların en yüksek kesimleri Artvin-Rize-Erzurum il sınırlarının bir- biriyle kesiştiği alanda yer alır. Bunlardan 3.932 yüksekliğindeki Kaçkar Dağı, Doğu Karadeniz Sıradağları’na bağlı kıyı dağlarının da en yüksek noktasını oluşturur. Pazar kentinin yaklaşık 40 km güneydoğusundaki Kaçkar Dağı’nın doruğu Artvin ilinin sınırları içindedir. Kaçkar Dağı’nın temeli, Kretase Dönemi’ne ait kalker ve şistlerden oluşmuştur. En yüksek bölümünde yaygın biçimde granit ve granodiyoritli kütleler ile bazaltlar bulunur. Pleyisto sen Dönem’de buzulların oyduğu buz yalaklarının ve ayrıca donma ve çözül-me olayları sonucu dağın doruğu testere dişlerini andıran girintili çıkıntılı bir görünüm almıştır. Buzulların oluşturduğu yüzey şekillerinin en çok görülenleri, tekne vadiler, hörgüç kayalar, çeşitli büyüklükteki buz yalakları ve “moren” denilen buzul taşlarıdır. Bazı buz yalaklarının içinde su toplanması sonucu buzyalağı gölleri oluşmuştur. Kaçkar Dağı’nın yüksek kesimle-rinde ladin ve köknarların bir arada bu-lunduğu ormanlar vardır. Orman üst sı-nırı 2.000 m’ye kadar çıkar. Dağın ku-zeye bakan yamacında 2.000 m yük-seklikteki Aşağı Kavran Yaylası’nın ya-kınlarına kadar kızılağaçlar görülür. Güneydeki yamaç ise sarıçam orman-larıyla kaplıdır. Her iki yamaçta da en yüksek kesimler çayırlıktır. Kaçkar Dağı’nın doğu ve güney ya-maçlarından çıkan sular, Çoruh Irmağı’nın kollarına katılır. Bu dağın yüksek yaylaları yaz aylarında oldukça kalabalık bir nüfus ba-rındırır. Büyüleyici doğa görünümleriyle karşılaşılan Kaçkar Dağı’nın buzyalağı göllerinde alabalık avlanır.
Dağ, dağcılık sporu açısından uluslararası düzeyde ilgi görür, ilin Çoruh yarma vadisinin doğusundaki en önemli engebesi ise Karçal Dağları’dır. Kuzey Anadolu Sıradağları’nın ikinci sırası olan iç sıradağlar, Artvin ilinin doğusunda, kuzeydoğu- güneybatı doğrultusunda uzanır. Bu sıradağın Artvin sınırları içindeki en önemli bölümü Artvin-Kars il sınırı üzerindeki Yalnızçam Dağları’dır. Ziyaret Dağı (Torotepe’de 2.543 m), Çadır Dağı, eski adıyla Kordevan (Eğripınar doruğunda 3.054 m) ve Eğrikır Dağı, eski adıyla Kamera (2.710 m) gibi dorukların yer aldığı bir dizi olan bu dağlar, Artvin ile Kars illeri arasında kısmen doğal bir sınır oluşturur. Bu sıradağların temelleri Birinci (Paleozoik) Zaman’a ait kristalin kayaç- lardan oluşmuştur. Bu katmanın üstü ise İkinci (Mezozoik) Zaman’a ait örtüden oluşur. En üstte de volkanik kökenli andezit, dasit, bazalt ve tüfler bulunur. Dağların kuzey yamaçlarında birikip akan sular Çoruh Irmağı’na ulaşır. Oltu Çayı’nın bazı kaynakları ile Okçular Deresi bu yöreden doğar. Okçular Deresi, Şavşat’tan geçerek Berta Suyu aracılığıyla Çoruh Irmağı’na ulaşır. Aynı dağların güney yamaçlarından inen akarsular ise Kura Irmağı’nı besler.
Yalnızçam Dağları’nın yüksek ke-simlerinde de Dördüncü (Kuvaterner) Dönem’e ait buzullaşmaların izleri gö-rülür. Örneğin, Çadır Dağı’nın 2.800-2.900 yüksekliklerinde eski buzulların oyduğu “sirk” denilen buzyalağı göllerine rastlanır. Aynı dağın kuzey yamaçlarında “U” biçiminde eski buzul vadileri ve fazla belirgin olmayan “moren” denilen buzultaş yığınları vardır. Dağların kuzey yamaçları dik, gü-ney yamaçları ise hafif eğimlidir. Ardanuç-Ardahan karayolunun geçtiği yörede bulunan Bülbülan Yaylası ünlüdür. Artvin’i Şavşat üzerinden Ar-dahan ve Kars’a bağlayan yol kuzey-doğu kesiminde 2.640 m yükseklikteki Çam Geçidi’ni aşar. Yine Artvin’i bu kez Ardanuç üzerinden yine Kars’a bağlayan yol ise güneybatı kesiminde 2.650 yükseklikteki Yalnızçam Geçidi’ni geçer.
İKLİM Artvin, yüzölçümü bakımından kü-çük olmakla birlikte, büyük bir iklim çeşitliliği gösterir. Karadeniz kıyısında kışları ılık, her mevsim bol yağışlı bir iklim hüküm sürer. Örneğin, Hopa’da en soğuk ay ortalaması 8,4°C, en sıcak ay ortalaması 22°C’dir. Sıcaklı-ğın şimdiye kadar en çok 18 Ocak 1964 ve 2 Şubat 1967 günlerinde -4,8°C’ye düştüğü, 4 Haziran 1966’da42,2°C’ye yükseldiği saptanmıştır. Yıllık yağış ortalaması 2.069 mm’dir. Arhavi’de ise yıllık yağış ortalaması 2.267 mm’ye ulaşır. Kıyıların arkasında yükselen dağ larda Kışlar süreKli olarak Karlı, yazlar ise oldukça serin geçer. Çoruh Vadisi’nin derin tabanında, kıyıya oranla daha az yağışlı, kışları pek sert geçmeyen bir iklim görülür. Bü vadinin aşağı bölümlerinde ise, ya-ğışlar azalır ve kışlar sertleşir. Bunun la birlikte Çoruh ağzından ve hemen dolayındaki^alçak alandan içeri giren deniz havas\ kışların daha soğuk geç-mesine engelolur. Bu yörede en soğuk ay ortalaması 3,4°C, en sıcak ay orta-laması ise 21,1<“C’dir. Bugüne kadar saptanan en düşük sıcaklık 14 Ocak 1950’de -16,1 °C’dir. En yüksek sıcak-lık ise 18 Ağustos 1961’de 431>C ola-rak saptanmıştır. Yıllık yağış tutarı 645 mm’dir.
BİTKİ ÖRTÜSÜ Kışlar sürekli olarak Karlı, yazlar ise oldukça serin geçer. Çoruh Vadisi’nin derin tabanında, kıyıya oranla daha az yağışlı, kışları pek sert geçmeyen bir iklim görülür. Bü vadinin aşağı bölümlerinde ise, ya-ğışlar azalır ve kışlar sertleşir. Bunun la birlikte Çoruh ağzından ve hemen dolayındaki^alçak alandan içeri giren deniz havas\ kışların daha soğuk geç-mesine engelolur. Bu yörede en soğuk ay ortalaması 3,4°C, en sıcak ay orta-laması ise 21,1 °C’dir. Bugüne kadar saptanan en düşük sıcaklık 14 Ocak 1950’de -16,1 °C’dir. En yüksek sıcak-lık ise 18 Ağustos 1961’de 43 °C olarak saptanmıştır. Yıllık yağış tutarı 645 mm’dir.
AKARSULAR Artvin’in en önemli akarsuyu, 1956’ya kadar ile adını vermiş olan Çoruh Irmağı’dır. Anadolu’dan doğup Karadeniz’e dökülen akarsuların en doğuda olanı Çoruh Irmağı’dır. Uzunluğu 466 km olan Çoruh’un 442 km’lik bölümü Türkiye sınırları içindedir. Çoruh Irmağı, Erzurum-Kars platosunun kuzeybatısındaki Mescit Dağj’- nın batı yamaçlarından doğar. Önce doğu-batı doğrultusunda akan Çoruh Irmağı, Bayburt önlerinde bir yay çizerek kuzeye yönelir. Bayburt’un içinden geçtikten sonra, kuzeydeki Düzüker Ovası’nda, batıdan gelen Gökçedere ile Başpınar Deresi’nin birleşmesinden oluşan Mam Suyu kolunu alır. Daha sonra doğuya yönelerek Kuzey Anadolu Dağları’nın birinci ve ikinci sı-raları arasında derin bir vadide akar. Her iki tarafındaki dağların 3.000 m’yi aşan yükseklikleri arasındaki Çoruh Vadisi, Türkiye’nin en derine gömülmüş vadilerinden biridir.
Çoruh Irmağı, doğuda Yusufeli’ni geçtikten sonra, en önemli kolu olan 151 km’lik Oltu Çayı ile birleşir. Oltu Çayı, daha önce, Tortum Gölü’nün ayağı olan 120 km uzunluğundaki Totum Çayı’nı kendisine katar. Oltu kav-şağından sonra kuzeye yönelen Çoruh Irmağı, kıyı dağlarını derin boğazlarla dikine yarar. Erzurum’u Artvin’e bağlayan karayolu bu boğazdan geçer. Çoruh Irmağı, Artvin yakınlarında, Şavşat ve Ardanuç çevresinin sularını toplayan Berta Suyu ile birleşir, eğimli bir yüzeyde kurulu Artvin kentinin aşağı mahallelerinden geçerek Borçka’nın ortasından akar ve Muratlı (eski adıyla Maradit) yakınlarında Türkiye topraklarından çıkar. Bundan sonraki 24 km’lik uzunluğu Türkiye sı-nırları dışında kalan Çoruh Irmağı Sov- yetler Birliği’ndeki Batum’un güneybatısında kıyıları düzleşmiş küçük bir delta oluşturarak Karadeniz’e ulaşur. Kış ayl&ı ı suyu az olan Çoruh Irmağı, Nisan ayından başlayarak ilk-bahar yağmurları ve dağlardaki karla-rın erimesiyle kabarır. Mayıs ayında suların yüksekliği iyice artar. Yalnız Mayıs ayıda taşıdığı su, bütün kış mevsimi boyunca taşıdığı suyun iki katına yakındır. Yaz ayları boyunca yüksek ölçüde su taşıyan Çoruh Irmağı’nın suları sonbaharda azalmaya başlar. Su Toplama âfanT20.000 km:!’ye yakın olan Çoruh Irmağı’nın ortalama akımı 200 m3/sn’dir. Irmağın Karadeniz’e bir yılda boşalttığı su miktarı 550 milyon m3’ü bulur. Çoruh Irmağı’nın Artvin ili sınırları içinde kalan en önemli kolu, Şavşat yöresinden gelen Berta Suyu’dur. Art-vin ilinde ayrıca, Karadeniz boyunca, kıyı dağlarının denize yönelik yamaç-larından inen Arhavi ve Hopa çayları gibi çok uzunca olmayan akarsular da vardır.
NÜFUS VE KENTLER 21 Ekim 1990 tarihinde yapılan son nüfus sayımının sonuçlarına göre Art-vin ilinin nüfusu 212.833’tür. (Nüfus, geçmiş yıllara göre düşmüştür. Örneğin, ilin nüfusu 1975 yılında 228.026, 1985 yılında 226.338 idi.) Buna göre ilin nüfus yoğunluğu 29’dur. (1975’te 31, 1985’te 30 idi). Bu rakam ilin iç kesimlerindeki ilçelerde ortalamanın altına düşmekte (Şavşat’ta 25, Ardanuç’ta 18, Yusufeli’nde 16), kıyı kesimlerindeki ilçelerde ise ortalamanın birkaç katına çıkmaktadır. (Arhavi’de 58, Hopa’da 107).
1990 sayımına göre Artvin ilinde nüfusları 10.000’i aşân üç kent (Artvin. Hopa ve Arhavi) vardır, bu üç kentte yaşayan nüfus tüm ilde yaşayan nüfu-sun % 19.6’sını oluşturur.
ARTVİN KENTİ Doğu Karadeniz dağlarını derin bir şekilde yaran Çoruh vadisinin sol ya-macında meyilli bir arazide kurulmuş olan Artvin kenti, Borçka’ya değin olan kesimde Çoruh vadisini izleyen, Borçka’dan sora da Doğu Karadeniz kıyı dağlarnı aşar 68 km’lik biryolla Karadeniz Kıyısındaki Hopa’ya bağlanır. Bu yol Artvin’den güneye doğru bir süre daha Çoruh vadisini izleyerek Erzurum’a ulaşır. Art-vin’in Artvin’in hemen yakınında, doğudan gelen Berta Suyu’nun Çoruh Irmağı’na karışması, bu akarsuyu izleyerek Ardahan üzerinden Kars’a ulaşan karayolunun Erzurum’u Hopa’ya bağlayan ana yol ile Artvin dolaylarında Kesişmesini sağlar ve Kenti önemli bir Kavşak durumuna getirir. Borçka’dan ayrılan nitelikli bir yol da Çoruh vadisini izleyerek Batum’a ulaşır. Bu yollara, yakın dönemlere değin, ulaşımda önemli bir rol oynayan, sonradan öne-mini yitiren Çoruh Irmağl’nın aşağı kesimindeki akarsu taşımacılığı da eklenebilir. Doğal yolların birbiriyle böyle bir noktada yer alan Artvin, geçmişi pek uzun olmayan Ortaçağ kentidir. Çevresinde yapılan kazılar, yörede MÖ 2000 yıllarına ait bazı yerleşmeler bulunduğunu ortaya çıkarmıştır. Bölgeye daha sonraları MÖ 9. yüzyılda Urartular’ın girdiği anlaşılmaktadır. Artvin çevresi Ortaçağ’da Bizans ve İslam orduları arasında birkaç kez el değiştirdi. Bizanslılar’ın egemen olduğu bir sırada, bugünkü Artvin kentinin çekirdeğini oluşturan
yapıldı (939). 1068’den başlayarak Artvin ve çevresi, Selçuklu egemenliği altına girdi. Daha sonra yöre, bir süre Gürcüler’in eline geçtiyse de yeniden Selçuklu topraklarına katıldı. Selçuklu döneminde Artvin yöresi Azerbaycan Atabegleri yönetiminde bir uç beyliği idi. 13. yüzyılda Moğol ve ilhan- lı istilalarına uğradıktan sonra 15. yüz-yılda Akkoyunlu Karayülük Osman Bey Çoruh boylarına kadar ulaştı. Daha sonra da Uzun Haşan bu toprakları AKkoyunlu imparatorluğu’na kattı. Ama yerel yöneticiler olan Atabegler yönetimlerine devam ettiler. Daha sonra bölge yeniden Gürcü istilasına uğ-rayınca Artvin beyleri o sırada Trabzon valisi olan Şehzade Selim’den yardım istediler ve geleceğin Yavuz Sultan Selim’i sayesinde Gürcüler’i topraklarından çıkardılar. 15. yüzyılın başlarında Artvin ve çevresi Osmaniı Devleti’nin koruması altında yarı bağımsız bir yönetime sa-hipti. Kanuni döneminde, Erzurum Beylerbeyi Dulkadırlı Mehmed Han’ın 1536-37 harekâtı sırasında Artvin’in de içinde bulunduğu yöre ele geçirildi ve Artvin ile Yusufeli’ni içine alan Livane sancağı kurularak Erzurum beylerbey-liğine bağlandı. 1579’da Çıldır eyaletinin oluşturulmasından sonra Artvin, bu eyalete bağlanan Livane sancağının merkezi oldu. Artvin 19. yüzyıl başlarında iki kez Rus işgaline uğradı. Daha sonra Artvin, Trabzon eyaletinin Batum sancağına bağlı Livane kazasının merkezi olau ve bu durum 1877-78 Osmanlı- Rus Savaşı sonrasına değin sürdü. 3 Mart 1878’de imzalanan Ayastefanos Antlaşması’na göre Batum Ruslar’a bıakılınca Batum sancağına bağlı Artvin de Ruslar’aterkediidi. Yine 1879’dâ yapılan bir antlaşmaya göre de Artvin’-de yaşayanların serbestçe göç etmelerine izin verildi. Bu yıllarda özellikle Kocaeli yöresine pek çok Artvinli göç etti. 1. Dünya Savaşı sonuna değin sü-ren Rus egemenliği sırasında yerli halk, örgütlendi ve Ruslar’a karşı zaman zaman direnişe geçti. Kasım 1914’te yüzbaşı İsmail Hakkı Bey ko-mutasındaki Melo SınırTaburu kent ve çevresindeki Rus birliklerini bozguna uğrattı ve Ruslar’ı Artvin’den çıkmak zorunda bıraktı. 2 Kasım 1914 tarihin-de Rus işgalinden kurtulan Artvin dört ay kadar sonra Ruslar tarafından yeniden işgal edildi. Çarlık yönetimi yı-kılınca Sovyet hükümeti ile 18 Aralık 1917’de imzalanan Erzincan Ateşkes Antlaşması uyarınca Ruslar Artvin’den çıktılar. Ama 30 Ekim 1918’de im-zalanan Mondros MütareKesf’ne göre Osmanlı ordusunun 1914’ten önceki sınırlarına çekilmesi gerektiğinden Artvin boşaltıldı ve 17 Aralık 1918’de ingilizler tarafından işgal edildi. İngiliz işgali Nisan 1920’ye değin sürdü, ingilizier çekilirken kenti Gürcistan’a bıraktılar. Kazım KarabekirPaşa komutasındaki 15. Kolordu’nun 30 Ekim 1920’de Kars’ı kurtarmasından sonra Artvin diplomatik yoldan kurtarıldı, 27 Şubat 1921’de Türkiye topraklarına katıldı. Dört buçuk ay boyunca Ardahan sancağına bağlı kalan Artvin, 7 Temmuz 1921’li yasayla, kendi adını taşıyan sancak kurulunca Artvin kenti, bu yeni sancağın merkezi oldu. 1924’te Türkiye’nin yönetim örgütünde yapılan değişiklikle sancaklar il haline ge-tirilirken Artvin kenti yeni kurulan ve avnı adı taşıyan ilin merkezi oldu. Bu il, 1 Haziran 1933 tarihli yasayla kaldı-rıldı; Artvin de bir ilçe merkezi olarak, aynı yasayla kurulan ve merkezi Rize olan Çoruh iline bağlandı. Çoruh ili, 4 Ocak 1936 tarihli yasayla kaldırılıp yeni birÇoruh ili kuruluncadaArtvin bu yeni ilin merkezi oldu. 17 Şubat 1956 tarihli yasayla Artvin’in merkez olduğu ile verilen Çoruh adı kaldırıldı ve ile merkezinin adı verildi. Kentin nüfusu, 1925’te yapılan de-neme niteliğindeki bir yerel nüfus sa- yınmnda 2.139 olarak saptanmıştır. 1927’de yapılan ilk genel sayımua nüfus henüz 2.943 idi. Bu sayı önceleri çok yavaş artarak 1970’e kadar 10.000’in altında kaldı. 1970’te 13.109 olan nüfus 1985’te 18.720’yi buldu. 1990 sayımında da 20.000’i biraz geçti (20.306). Kentte faal nüfusun % 40 kadarını yönetim hizmetlerinde çalışanlar oluşturur. Ticaretle uğraşanların oranı ise % 8 dolayındadır. Bu da kentte ve çevresinde önemli bir sana-yileşme olmadığım gösterir. Artvin’in tek sanayi kuruluşu lif-levha fabrikasıdır. Kent dışındaki eski bir park, son yıllarda sanayi çarşısına dönüştürülmüştür. Ayrıca burada küçük çapta onarım ve kaynak işleri ve mobilya üretilmektedir. Sanayileşme olmadığı için, köyden kente nüfus akışı da hızlı değildir.
• Hopa kenti: İlin Artvin kentinden sonra gelen ikinci büyük kentidir. Karadeniz kıyısında kurulmuş olan Hopa, Artvin’e Cankurtaran Geçidi’ni aşan 68 km’lik bir yolla, Sarp sınır kapısına da 30 km’lik bir kıyı yoluyla bağlanır. Deniz-yollarının, karayollarından daha önem li olduğu dönemlerde Kars’a değin uzanan bir yörenin iskelesi durumundaydı. BüyüK gemilerin yanaşabileceği modern bir liman kurulmadan önce, yolcu gemileri ancak açıkta demirleyerek Hopa’ya kadar gelebiliyordu. Yakın yıllarda Hopa, modern bir limana kavuşmuş, ama artık yolcu gemileri buraya uğramaz olmuştur. Hopa Limanı, Murgul Bakır işletmesi’nin ürünlerini yüklemede önemli rol oynar. Merkez kesimlerinde toplu görü-nüşte olan Hopa kentinin kenar semt-leri dağınık yerleşme düzenindedir. Nüfusu 1927’de 2.526 iken, 1980 sayımında 10.000’i aşmış (10.212) ve 1990’da 11.507’ye ulaşmıştır.
• Arhavi kenti: Hopa’nın 14 km güneybatısında Arhavi Suyu’nun denize ulaştığı noktanın yakınlarında kurulmuştur. 1954 yılında ilçe merkezi durumuna gelen Arhavı’nin nüfusu 1965’e değin 5.000’in altındaydı. 1964’te kentte bir çay fabrikasının kurulması, gelişmesini sağlamıştır. 1990’da nüfusu 10.048 idi.
EKONOMİK YAPI Topraklarının çok engebeli oluşu nedeniyle, Artvin ilinde tarıma ayrılan alanlar oldukça dardır (yüzde 6.5). Tahıl türleri arasında, yakın yıllara kadar mısır hep birinci sırayı alırken, günümüzde bu durum değişmiş, mısır, buğdaydan sonra ikinci sıraya düşmüştür (1987’de 21.000 ton buğday üretimine karşılık 13.000 ton mısır üretimi). Öteki ürünler arasında patates, taze fasulye, elma, üzüm ve armut gibi meyveler sayılabilir. Ekili alanlar içinde, çay tarımının özel bir yeri vardır, çay bahce-
lerine Hopa, Arhavi ve biraz da Borçka ilçelerinde rastlanır. İlin yaş çay yaprağı üretimi 1970’te 11.000 tonken, 1976’da 20.000 tonu, 1987’de de 60.000 tonu aşmıştır. Türkiye yaş çay yaprağı üretiminin onda birine yakın bölümü Artvin ilinde gerçekleşir.
Çoruh vadisinin özel iklimi, burada zeytin yetiştirilmesine olanak verir. Zeytin, vadinin Yusufeli’ye kadar olan kesiminde yetişebilir. İlin kıyı boyundaki kesiminde, fındıklıklar ve turunç- gil bahçeleri de vardır.
Artvin ilinde büyük ve küçük baş hayvan sayısı azdır. Buna karşılık arıcılık oldukça gelişmiştir.
İlin en önemli yeraltı gelir kaynağı, Murgul’daki (yeni adı Göktaş) bakır yataklarıdır. Sanayi kuruluşları arasında da, Murgul’daki bakır işletmesi ve buna bağlı sülfürik asit fabrikasıyla, Hopa, Arhavi ve Kemalpaşa’daki, çay fabrikaları, Borçka kereste fabrikası ve Artvin lif-levha fabrikası sayılabilir.
ULAŞIM Artvin’de topraklarının çok engebeli oluşu, ulaşımı da güçleştirir. İlin en önemli iki karayolu, Rize il sınırından girip, Arhavi–Hopa-Kemalpaşa’dan geçerek Sarp’ta SSCB sınırına dayanan kıyı yoluyla Hopa’yı Borçka üstünden Artvin’e bağlayan yoldur. Bu sonuncu yol aynı zamanda, Karadeniz kıyılarını Kars-Ardahan yaylasına bağlar. Bu yol Yalnızçam Dağları’nı 2.640 m yükseklikteki Çam Geçidi’nde aşar.
Hopa limanının tamamlanmasından sonra, denizyolu ulaşımının gelişeceği bekleniyordu. Yük taşıma bakımından bir canlılık görüldüyse de, yolcu taşımacılığı bakımından beklenen sonucu getirmedi. Bu durumun gelecek yıllarda değişmesi için çalışılıyor.
SAĞLIK Artvin’de 10 hastane vardır. Bu hastanelerin toplam yatak kapasitesi 476’dır. ilde ayrıca 31 sağlık ocağı ve 166 sağlık evi hizmet vermektedir. Art-vin’de 122’si pratisyen, 22’si uzman ol-mak üzere toplam 144 hekim görev – yapmaktadır. Ayrıca 17 diş hekimi, 36 eczacı, 138 sağlık memuru, 186 hem-şire, 329 ebe sağlık hizmetlerine katkıda bulunmaktadır.
EĞİTİM Artvin’de 500 ilkokul, 62 ortaokul, 23 lise vardır, ildeki ilkokullarda 1.184, ortaokullarda 274, liselerde 353 öğret-men görev yapmaktadır. Artvin ilinde, ilkokullarda 23.979, ortaokullarda 10.862, liselerde 6.105 öğrenci öğrenim görmektedir.
TURİZM Artvin ili, tarihi eserler açısından oldukça zengindir. Türkiye’nin Kafkasya’ya açılan kapısı olan Artvin, vadiler.
dağlar ve yaylalarla kaplıdır. Ülkemizdeki en güzel vadiler, Çoruh Irmağı boyunca uzanır. Borçka ve Şavşat yakınlarında yer alan Karagöller’in çevresi ormanlarla kaplıdır. Artvin yakınlarındaki Kafkasör Yaylası’nda her yıl Haziran ayında Kafkasör Kültür ve Sanat Festivali yapılmâktâdir. Festivalin en ilginç yanını boğa güreşleri oluşturur.
KÜLTÜREL YAŞAM Artvin ilindeki ilk yerleşmeler, Cilalı Taş Çağı’na değin uzanmaktadır. Yazılı tarihin başladığı dönemde Orta Asya’dan gelen Hurriler yöreye yerleşmişler, ticaret yaşamını geliştirmişlerdir. Çok tanrılı dinlerin etkili olduğu bu dönemde, yöredeki bir aristokrat sınıfın doğduğu, feodal bir yaşam düzeninin benimsendiği görülür. M.Ö. 8. yüzyılda Kimmerler’in bölgeye yerleşmesiyle, yöredeki yaşama, yeni bir halkın kendine özgü kültürü katılmış oldu. Kimmerler’in ardından gelen Iskitler de Artvin’deki dinsel inançları, yaşam biçimini, devlet düzenini, dil ve gele-nekleri büyük ölçüde etkilemişlerdir.
Arsaklıklar döneminde Artvin’de çok tanrılı dinler terk edilmiş, ve Hris- tiyanlık kabul edilmiştir. Türkler gelinceye değin, çok farklı kültürelere sahip halkların yaşadığı Artvin yöresinde, Gürcü, Ermeni, Laz ve Rus halkları kültürel renkliliği artırmış, kültür mozaiğinin oluşmasına yol açmıştır.
Türklerin Anadolu’yu Türkleştirme eyleminin en yoğun yaşandığı yöreler-den biri olan Artvin’de, Osmanlı döne-minde Türk, Laz, Ermeni, Gürcü ve Kürt halkları kendi yaşayış biçimlerini ve kültürel özelliklerini sürdürmüşlerdir.
Türkiye’nin ekonomik açıdan az gelişmiş illerinden biri olan Artvin’de, geleneksel ve kapalı bir yaşama biçimi görülür. Yöredeki kapalı ve durağan yaşam biçiminde töreler ve geleneksel inançlar önemli bir yer tutar.
Okuma yazma oranının, sanat ve kültür etkinliklerinin çok yetersiz olduğu Artvin’de, yerel basın da güçsüzdür. İl merkezinde bile, bir sergi salonu (ya da sanat galerisi) ve müze yoktur.
Müzik ve folklor derneklerinin ama-törce çalışmalar yürüttüğü Artvin’de, profesyonel bir tiyatro topluluğu kurulmamıştır.
GELENEKLER VE TÖRELER Günümüzde Artvin, geçmişteki dışa kapalı, gelenek ve törelere sıkı sıkıya bağlı Artvin’den oldukça farklıdır. Nüfusun kırsal kesimden, kent mer-kezlerine doğru kayması geleneksel kültürün çözülmesine yol açmıştır. Gi-yim kuşamdan beslenme biçimine kadar değişime uğrayan kentlilerin yanında, köylerin çoğunda halk, geleneksel inançlarım ve yaşam biçimlerini korumaktadır. Köylerde birçok batıl inanç, günlük yaşamda önemli rol oy-namaktadır. Nazar değmesin diye süte bir parça kömür atılır. Dinsel nikâh sırasında yeni bir kilit kilitlenirse, da-madın cinsel gücünün hep aynı kala-cağına inanılır. Hayvan sancılandığında, mal sahibinin ilk çocuğu hayvanın yanına getirilir ve çocuk “Ben annemin ilkiyim, dağda gezen tilkiyim” diyerek hayvanın karnına kafasıyla vurur. Böylece hayvanın sancısının geçece-ğine inanılır. Evlenmeyen kızlar, eve gelen bir misafirin eşeğine binerse, hayvanın gittiği yöndeki bir kişiyle ev-leneceklerine inanırlar.
Bu batıl inançların yanı sıra Artvin’in bazı köylerinde varlıklarına inanılan birtakım düşsel yaratıklar da vardır. Dağda kalan insan ve hayvanlara yar-dım ettiğine inanılan “Rom Rom ana” ve insanları korkutmak için kullanılan “Kaftar” gibi.
DÜĞÜNLER-DOĞUMLAR-ÖLÜMLER Düğünler yörede toplumsal yaşamı canlandıran olayların başında gelir. Öncelikle gelin adayı olarak seçilen kızın istenmesi için elçi denilen kişiler belirlenir. Gelin alayına yörede “makar” adı verilir. Gelin alayı kız evinden ayrılınca, oradakilerden biri “müjde yastığı” diye adlandırılan bir hediye bohçası kaçırır, diğerleri de onun peşine düşer. Müjde yastığını erkek evine teslim edene hediye verilir. Bu arada düğün alayının yolu kesilir, “koç parası” denilen bahşiş alınmadan yoluna devam etmesine izin verilmez. Gelin ise erkek evine gelince “indlrmellk” adı verilen bir hediye almadan atından inmez. Artvin’de çocuksuz kadınlara ço-cuklarının olması için kirpi sidiği içi- rilir. Çocuğu olmayan kadın, ilk çocuğu kız olan bir kadının plasentası üzerine oturtulur. Kısır kalacağına inanıldığı için kızlar katıra bindirilmez.
Gebe kadın, düşünde armut ya da bıçak görürse erkek çocuk doğuraca-ğına inanır. Gebenin düşünde parmağına yüzük takması, kiraz ya da fasulye toplaması doğacak çocuğun kız olacağı yolunda yorumlanır. Doğan çocuk erkekse okumuş ve dindar olsun diye göbek parçası cami duvarındaki bir deliğe, kız ise hamarat olsun diye evdeki deliklerden birine sokulur.
Artvin’de gelişemeyen sürekli ağla-yan, yürümeyen çocuğa nazar değdiğine ya da “baskına uğradığına” inanılır. Baskına uğrayan çocuğu iyileştirmek içinse, çocuğun ayakları üç kez gebe bir kadının karnına bastırılır. Gebenin giysisinden aizlice koparılan kumaş parçasıyla tütsülenir.
Yörede horozun gece yarısı ötmesi, yıldız kayması, düşte diş çektirmek ya da dişlerin dökülmesi, ölmüş birinin düşte, düş göreni yanına çağırması, ölümün habercisi kabul edilir. Evli biri bilerek ya da bilmeden sandalyeyi ters çevirirse kaynanasının öleceğine inanılır. Yine yörede ölümden korunmak için bazı kurallara uymak gerektiğine inanılır. Söz gelimi, cenaze evden çıkınca ardından su dökülür. Ölü yıkayıcılar sabunu birbirlerine avuç içinde verirler. Ölünün giysileri atılır, ayakkabıları dışarı konur.
FOLKLOR “Pancar Eğlenceleri” ve “Yapı Daveti” Artvin’in geleneksel yaşamının vazgeçilme^ öğeleridir. Mısır çapasının bitimiyle çayır biçme arasında düzenlenen törenler için çeşitli yöre-lerden gelen gruplar, davul zurna eşliğinde güle oynaya yaylaya çıkar. Oyunları düzenleyecek “deiikanlıbaşı” seçilir, her gün bir bölgede toplanılarak, seyirlik oyunlar oynanır, yüzme yarışları ve güreşler düzenlenir.
Toplumsa! dayanışmayı ve yardımlaşmayı temsil eden “yapı daveti” ise yeni bir ev yapacak kişinin, davetlilere tatlı sunmasıyla başlar. Horonlar oynanır, herkes gücüne göre para ya da araç-gereç vermeyi üstlenir.
Erzurum’un bar ve bıçak oyunlarıy-la Gürcü ve Kafkas oyunlarının özgün bir karışımı oluşan Artvin halk oyunları, kırsal alanlarda düğün, bayram, ve harman şenliklerinin vazgeçilmez eğ-lencesidir. “Meci” denilen ortak işlerde kız ve erkekler türküler eşliğinde horon oynarlar. Oyunlara eşlik eden çalgıların başında tulum, davul, zurna, akordeon, kaval ve bağlama gelir. Artvin ve çevresinde oynanan te-mel oyunlar barlar ve horonlardır. Kadın erkek karışık oynanan barlara “alaca” denir. Artvin yöresinde oynanan barların bazıları şunlardır: Köroğ- lu barı, hançer barı, sürmeli barı, ota barı, mendo barı, koççari. Yörede kadınlar tarafından yumu-şak devinimli ve yavaş oynanan “roza” horonu dışıda kız gülbede, Çoruh, berta, tamara, orta Batum, kobak ho-ronları da oynanır. Çocuk oyunlarının başlıcalarıysa, çapan-çapan, kuva- kuva, iplik sarma taklidi, ayak oyunu ve ateş alma taklididir.
YÖRESEL YEMEKLER Yöresel yemeklerden en çok yapı-lanlar şunlardır:
Çorbalar: Kavut, herle, uruva, pü- şürük, tutmaç, ovmaç.
Hamur işleri: Hınkel, erişte, katmer, düğmeç, pişi, lokma, cerbegaz, siron.
Tatlılar: Hasuta, ballı katmer, ballı fetir, dana gözü, zürbiyet, kaysefe.
Diğer yemekler: Kuymak, herise, harşo, kelecoş, kaygana, pürçük, ne- pürşen, purçuko, keşkek.
Kaymak: Taze peynir, tereyağda ya da sade yağda eritilerek hazırlanır.
Nepürşen: Asma yaprağı etle pişi-rilerek yapılır.
Purçuko: Taze fasulye iplere dizi-lerek kurutulur. Parça et katılarak bol suyla pişirilir.
Hınkel: Mayasız hamur, küçük kü-çük parçalara ayrılır. İçine kıyma ya da kavurma konur. Bohça şeklinde birleş-tirilir. Suda pişirilir.
Cerbegaz: Katı hamur pişirilir, içi çıkarılır. Üzerine bol tereyağı ve yoğurt dökülür.
Kaysefe: Kurutulmuş eriğin üstüne pekmez ve dövülmüş ceviz serpile-rek hazırlanır.
Zürbiyet: Kızdırılmış tereyağına bal, pekmez eklenerek hazırlanır ve sıcak yenir.
SPOR Artvin’de en yaygın spor dalı fut-boldur. 1956’da kurulan Artvinspor ile 1960’ta kurulan Hopaspor’un daha sonra Üçüncü Lig’e alınmalarıyla fut-bolseverlerin sayısı daha da arttı.
ilde yeterli spor tesisleri bulunma-dığından, spor etkinlikleri pek gelişe-memiştir. Örneğin bayanlar, sporla he-men hiç uğraşmaz. Artvin’deki bayan sporcu sayısı 1989 yılında 60 iken 1990’da 65’e çıktı ve 1991’de 65’te kaldı. Erkek sporcu sayısı ise 1989’da 3.399 iken, 1991 ’de ancak 3.493’e çıktı.
Artvin’de merkezde Artvinspor’un maçlarını oynadığı 5.000 kişilik bir stad, 750, kişilik bir spor salonu, hizmet binası ve lojman, Arhavi’de yapımı sü-ren 500 kişilik bir antrenman salonu, Hopa’da 1.500 kişilik bir stat, yapımı süren 1.500 kişilik bir spor salonu, Yu-sufeli’de ise 250 kişilik spor salonu ve karakucak güreş sahası vardır.
İldeki 3.552 lisanslı sporcu, futbol, basketbol, voleybol, boks, güreş, hent-bol ve atleizm dallarında etkinlik gös temektedir.
Artvin’de spor özellikle okullarda yaygındır ve profesyonel futbolcuların dışındaki sporcuların yarıdan çoğu öğ-rencidir. Kırsal kesimlerde ve özellikle Yusufeli’de karakucak güreşleri yay-gındır. Şavşat ve Ardanuç’ta da kara-kucak güreşleri düzenlenir. Öte yan-dan, serbest ve grekoromen stilde de Osman Kanbur, Burhan Pandüi, Nuri Çakıcı, Mehmet Sosanoğlu, Memiş Yı-kılmaz, Dursun Ali Akdere, Cemil Yıl-maz ve İbrahim Kuşam gibi başarılı gü-reşçiler Artvin’de yetişti.
Artvin’de 1970’lerde basketbol ve atletizm gelişmeye başladı. 1972’de başlatılan Atatürk Kır Koşuları, zaman-la komşu illerin sporcuları da katılmaya başladığından ilde spor yaşamının canlanmasına katkıda bulundu.
ildeki yaygın sporlardan biri de bokstur, il içinde yapılan karşılaşma
RTVİN’İN TARİHİ VE TURİSTİK YERLERİ
İşhan Müzesi: Yusufeli ilçesinin Dağyolu köyündedir. Bir yayla üzerine kurulu köyde çeşitli kaynak suları da vardır. Büyük bir kubbesi olan işhan Kilisesi’nin taş oyma işçiliği çok güzeldir.
Altıparmak (Barhal) Müzesi: Kaçkar Dağları’nın güneş yamaçlarındaki Al-tıparmak köyündedir. Köyde yeşillikler içinde turistik pansiyonlar vardır. 9. yüzyılda Gürcüler tarafından yapılan kilise, bazilika tipindedir.
Dört Müzesi: Yusufeli ilçesinin Tek- kale köyündedir. Köyün girişindeki ka-yalar üzerinde dört ayrı kilise olduğu için bu adı almıştır.
Bulanık (Rabat) Müzesi: Ardanuç’- un güneydoğusundaki Bulanık köyün- dedir, içindeki gizli geçitlerden Bulanık Deresi’ne değin inilebilmektedir.
Hamamlı Müzesi: Ardanuç’un ku-zeyindeki Hamamlı köyündedir. Gürcüler tarafından 10. yüzyılda yapılan kilisenin giriş bölümünde güneş saati vardır.
Çevizli (Tibet) Müzesi: Şavşat’ın Cevizli köyündedir. 10. yüzyılda Gür-cüler tarafından yaptırılan kilisenin pencere üstlerinde koç başları rölyefleri ve Hz. İsa kabartması yer alır. 1920 yılına kadar cami olarak kullanılın kilise, 900 mJ’lik bir alanı kaplar. Kubbesi yıkıktır.
Köprülü Müzesi: Şavşat’ın Köprülü köyündedir. Bir tepe üzerine inşa edilmiştir.
Ardanuç Kalesi: Güpcüler tarafından yapılmış görkemli bir kaledir, iç kale bölümünde Ardanuç Kilisesi yer alır. Kilise 9. yüzyılda merkezi planlı olarak yapılmıştır.
Artvin Kalesi: Çoruh Irmağı’nın kı-yısında, Artvin kentinin eteğinde ve gi-riştedir. 937 yılında Bagratlı Kralı Aşot
I (Büyük) tarafından yaptırılmıştır. Ka-lıntıları üzerine OsmanlIlar 16. yüzyılda şimdiki kaleyi inşa etmişlerdir. Kale ırmağın kıyısında sağlam bir şekilde yükselmektedir.
İskender Paşa Camii: 1551 yılında yaptırılan cami, Ardanuç’tadır. Ahşap işlemeleri dikkat çekicidir.
İÇMELERİ VE KAPLICALARI Artvin çevresinde çok sayıda şifalı su vardır. “Çermik” diye adlandırılan kaynakların çoğunun çevresinde yeterli konaklama tesisi yoktur. Artvin’deki içme ya da kaplıcaların en ünlüleri Otingo Çermiği, Zeytinlik Çermiği, llıcı Köyü Çermiği ve Ciskaro Maden Suyu’dur. Ayrıca ilde Yalnızhasan ve Acısu adlı madensuları da vardır. Bunların dışında Borçka ilçesinde Erenköy içmesi, Baler Kaplıcası, Oruçlu İçmesi, Şavşat ilçesinde Ciritdüzü, Meşeli Maden Suyu ve Çoraklı içmesi yer alır. Otingo çermiği: Borçka ilçesine bağlı Balcı köyündedir. Çermik ilçe merkezine otomobille 1,5 saat uzaklıktadır. Soğuksu Deresi’nin ortasından geçen sıcak suyun, birçok hastalığı iyileştirdiğine inanılır.
Zeytinlik çermiği: Zeytinlik bucağında yer alan çermik, Artvin-Erzurum yoluna 15 dakika uzaklıktadır. Mide ve bağırsak hastalıklarına iyi gelen su, ol-dukça soğuktur.
İlıca Köyü Çermiği: Şavşat ilçesinin
12 km batısında Ilıca köyündedir. Otel, lokanta gibi tesisleri bulunan çermiğin suyu romatizmalı hastalara iyi gel-mektedir.
Ciskaro Madensuyu: Artvin’e 20 km uzaklıktadır. Romatizmalı kişiler tedaviye gitmektedir.