Karadeniz hakkında bilgi
Kuzeyde Ukrayna, kuzeydoğuda Rusya, doğuda Gürcistan, güneyde Türkiye ve batıda Romanya ile Bulgaristanla çevrili, 461,000 km² alan kaplayan (Azak denizi dahil, Marmara hariç), en geniş yeri doğudan batıya 1.175 km, en derin noktası 2,210 m olan, Marmara Denizi vasıtasıyla Ege Denizi’ne bağlanan, batıdan doğuya böbrek formunda deniz adı.
Antik Yunanlılar ona Pontus Axeinus yani konuk sevmeyen deniz adını vermişler, zamanla Yunanlılar tarafından iyice keşfedilip kolonileşme sağlanınca adı Pontus Euxinus olarak değişmiştir:
Karadeniz adının Terminolojisi: Rusça ve Bulgarca Chernoye More (Черное море), Ukraynaca Chorne More, Romence Marea Neagra, Lazca Uçazuğa
“Oy gidi Karadeniz!/Doldi da taşamayi/ Etmiyelim sevdalık/Edenler yaşamayı” , “Ey gidi karadeniz/ sularun ne karadur” ;Gaṟadeniz (Pazar Derebaşı); Kaṟadeniz (Çamlıhemşin Mikronkavak); dẹniz (Ordu, Trabzon, Giresun); teniz (Of, Vakfıkebir)
< Türkçe kara + Türkçe deniz (Çuvaş tiněs; Gagavuz, Azeri, Anadolu deniz; Türkmen, Kazak, Özbek, Uygur deŋiz; Karaçay, Kumık tengiz; Tatar diŋgez; Güney Altay teŋis; Hakaz), tenger (Macarca), diŋgez (Başkurt), täŋiz (Çağatay), teŋgin “iç deniz” (Mançu)
<? Klasik Moğolca teŋγis; teŋri “çok büyük” anlamlarını karşılayıp olup hem “Tanrı” hem de “deniz” Türk dillerinde anlam genişlemesine uğramış olmalıdır( tenger) Bk. Pontus Euxinus
Kaynak: Özhan Öztürk. Karadeniz Ansiklopedik Sözlük. Heyamola Yayınları. İstanbul, 2005. s. 617-620
Neal Ascherson, Karadeniz
Karadeniz atlasta böbrek biçiminde görülür; dış okyanuslara ip gibi, İstanbul ve Çanakkale boğazlarıyla bağlanır. Ama gene de denizdir; tatlı su gölü değil: Doğudan batıya 1170 kilometre, kuzeyden güneye 600 kilometre uzanan tuzlu bir deniz. Yalnız Kırım Yarımadası’nın içeri doğru uzanan sahili ile Türkiye arasındaki ‘bel’ kısmında genişlik 270 kilometreye kadar iner. Karadeniz derindir; yer yer derinlik 700 metreden aşağıya iner. Fakat kuzey batı köşesinde geniş, sığ bir düzlük vardır; batıda Romanya’daki Tuna Deltasının civarından kuzeyde Kırım’a kadar uzanır. Yüz metreden derin olmayan bu düzlük Karadeniz balık türlerinin çoğunun yavrulama yeri olmuştur.
Boğaz’dan başlayarak saat yönünde Karadeniz’in çevresi dolaşıldığında, Bulgaristan ve Romanya kıyıları, Ukrayna kıyısının çoğu yeri gibi alçaktır. Sonra Kırım dağlarının yüksek kayalıkları gelir. Doğu ve güney kıyıları (Abhazya, Gürcistan ve Türkiye) çoğunlukla dağınıktır ve bazen ince bir sahil şeridi vardır, bazen de kuzey doğu Türkiye’de olduğu gibi ormanlık dağ sıraları ve koyaklar denize dik iner.
Fakat Karadeniz’e egemen olan nehirlerdir. Karadeniz’den daha büyük olan Akdeniz’e yalnıca üç büyük ırmak, Rhone, Nil ve Po akar. Oysa Karadeniz’e akan beş büyük ırmak vardır: Kuban, Don, Dinyeper, Dinyester ve hepsinden önemlisi, havzası Fransa sınırına kadar uzanan ve bütün doğu ve orta Avrupa’yı kapsayan Tuna. Tuna tek başına her yıl 203 kilimetre küp tatlı suyu Karadeniz’e taşır. Bu miktar Kuzey Denizi’ne akan bütün tatlı sulardan fazladır.
Yaşam kaynağı olan bu ırmaklar on binlerce yıl boyunca Karadeniz’in derinliklerinde yaşamı öldürmüştür. Irmaklardan gelen organik madde miktarı deniz suyundaki bakterilerin normalde ayrıştırabileceğinden çok daha fazladır. Bakteriler besinlerini okside ederek alırlar, deniz suyunda normalde bulunan çözünmüş oksijeni kullanırlar. Fakat organik akış çok fazla olduğunda çözünmüş oksijen miktarı yetmez, o zaman bakteriler başka bir kimyasal işleme yönelirler: deniz suyunun bir bileşeni olan sülfür iyonlarından oksijeni ayırırlar. Bu işlemin sonucunda ortaya bir gaz çıkar: hidrojen sülfür, H2S.
Doğal dünyanın en öldürücü maddelerinden biri bu gazdır. Dolu dolu bir nefes çekmek insanı öldürmeye yeter. Petrol işçileri bu gazı bilir ve korkarlar, çürük yumurta kokusunu tanır ve ilk kokuyu aldıklarında kaçarlar. Haklılar. Hidrojen Sülfür çok kısa sürede koku alma duyusunu köreltir, dolayısıyla ilk nefesten sonra daha fazla kokladığını anlamak olanaksızlaşır.
Karadeniz dünyanın en büyük hidrojen sülfür rezervidir. 150200 metre arasında değişen derinliklerin altında yaşam yoktur. Suda oksijen bulunmaz ve Hidrojen sülfür (H2S) yüklüdür. Karadeniz çoğu yerinde derin olduğu için, deniz hacminin yüzde doksanı steril demektir. Hidrojen sülfür – H2S biriken tek deniz burası değildir. Baltık denizinn dibinde ve su dolaşımının az olduğu bazı Norveç fiyordlarında oksijensiz bölgeler vardır. Peru açıklarında, hidrojen sülfür bazen derinliklerden yüzeye çıkar ve “el nino” diye bilinen felakete yol açar; bütün eko sistemi öldürür, sahil balıkçılığını tahrip eder ve gemilerin altını yarattığı kimyasal bileşimle siyah renge boyar (Callao Boyası etkisi) Gene de dünyanın en büyük yaşam bulunmayan su kitlesi Karadeniz’in derinliklerindedir.
Karadeniz yıktı geçti
Trabzon’da adeta çıldıran Karadeniz, sahildeki tüm yerleşim alanlarını önüne katıp sürüklerken, trilyonlarca liralık maddi hasara yol açtı. Buğday siloları denize karışırken, tekneler dalgalara mağlup oldu, ulaşım hemen hemen tamamen aksadı. Doğu Karadeniz’de geçiş, birçok kesimde tek şeritten veriliyor. Giresun kent merkezi ile Tirebolu’da geçiş, servis yolundan sağlanıyor. Dün kapanan Pazar Çayeli ve Fındıklı Hopa arasında ise ulaşım tek şeritten kontrollü verilmeye başlandı. Öte yandan, Giresun, Trabzon, Rize ve Hopa’da barınaklarda bulunan 500’e yakın balıkçı teknesinin zarar gördüğü öğrenildi.
(Zaman Gazetesi. Muammer Turan. 22 Subat 1999, Pazartesi)
Karadeniz’de balık türleri tehlikede
Karadeniz’in ıslak yaşam hacminin yüzde 95’inin deniz anası benzeri jelatin yapılı yaratıkla kaplı olduğunu belirten Bahçekapılı, Türkiye, Bulgaristan, Romanya, Ukrayna, Gürcistan ve Rusya´nın çevrelediği Karadeniz kıyılarında 160 milyon kişinin yaşadığına dikkat çekti. Bahçekapılı şöyle dedi: ‘Tuna nehri, 81 milyon nüfusun yaşadığı yerleşmelerden ve yoğun sanayi bölgelerinden geçerek her yıl Karadeniz´e 9 milyon 800 bin ton organik madde, 575 bin ton inorganik azot, 55 bin ton inorganik fosfor, 30 bin ton organik fosfor, 90 bin ton demir, 206 bin ton petrol kökenli kimyasallar, 48 bin ton detenjanlar, 12 bin ton çinko, 6 bin ton manganez, 2 bin 200 ton fenoller, bin 700 ton arsenik ve 80 bin ton civa getiriyor. Son 25 yılda, Tuna´daki nitrat birikimi 6, fosfat birikimi 4 kat artmıştır. Evsel, tarımsal ve endüstriyel atıkların denetimsiz ve arıtılmadan denize boşaltılması sonucu besin zinciri bozulmakta, ışığın nüfuz ettiği derinliğin azalmasına neden olmaktadır’
Karadeniz Kültür ve Çevre Derneği Genel Başkanı Alaettin Bahçekapılı, Karadeniz´de son 3040 yılda kirlenmeye bağlı canlıları barındıran üst tabakanın iyice inceldiğini, 100 metrenin altına düştüğüne dikkat çekerek, bunun Tuna nehrinden kaynaklandığını anlattı. Bahçekapılı, Tuna nehrinin kıta Avrupası´nın neden olduğu kirliliğin 3’te 1’ini Karadeniz´e ulaştırdığını belirterek şöyle dedi:
‘Bu nedenle Karadeniz´de avlanan hamsi miktarı 1988´de 295 bin ton iken, 1 yıl sonra 97 bin tona, 1990´da 66 bin tona inmiştir. Mezgit ve Barbunya stokları da azalmıştır. Karedeniz´de bugün balık türlerinin yüzde 40´ı tehlike altındadır. Karadeniz´de yaşayan yaklaşık 300 balık türünden 60´ı yeniden çoğaltılmalıdır. Karadeniz´e, gemilerin balast sularıyla geldiği sanılan denizanası benzeri yaratığın (Mnemiopsis Leidyi) kabuklu deniz hayvanları, balıkları, balık yumurtalarını ve deniz hayvanlarının besini olan akıntılarla taşınan çok küçük boyutlardaki hayvan ve bitkileri yiyip bitirmektedir. Şu anda Karadeniz’in ıslak yaşam hacminin yüzde 95’i bu jelatin yapılı yaratık oluşturuyor. Yılda 17 milyon ton toprak erezyonla Karadeniz´e taşınıyor’ (02.08.2001, Hürriyet; Davut Güleç)