Karalahana, Turkey's Black Sea region culture, history and travel guide

16. Yüzyılın Ortalarında Protestanların Umudu: Türkler

16. Yüzyılın Ortalarında Protestanların Umudu: Türkler

KLAUS SCHWARZ

WİTTENBERG’te yaşayan Martin Luther’in yeni Hıristiyan din öğretisi “Protestanlık” ayakta kalışını ve yayılışını bilindiği gibi önemli ölçüde Türk lerin Roma Germen İmparatorluğu’na saldırılarına borçludur. Roma-Alman İmparatoru V.Karl (15201566) ve kardeşi RomaAlman Kralı I. Ferdinand’ ın imparatorluklarını Türklere karşı savunmada Protestan askerlerine de ihtiyaçları vardı. Protestanlar ise askerlerini ancak yeni öğretileri Protestanlığın tanınması şartıyla cepheye yolladılar. 1555’te Augsburg dinî Barış and laşması ile tam olarak tanınmasına kadar Protestanlık her Türk saldırısında pozisyonunu daha da güçlendirdi.1 Ama bu hiçbir zaman dilimi içinde Alman Protestanları ile Türklerin omuz omuza savaşmaları anlamına gelmedi. Alman Protestanları için saldırgan Türkler aynı Papa gibi şeytani birer tehlikeydiler. 1545 yazında, Martin Lut her, İmparator V. Kari ve Kral I. Fer dinand’ın elçilerini değerli hediyelerle barış sağlamak amacıyla Kanunî Sultan Süleyman’a yollamasına büyük öfke gösterdi.2 öfkesi nedensiz değildi!

Çünkü pek yakında Protestanların başına gelecekler vardı. İşin ilginç tarafı V. Kari daha 1533 yılında İstanbul’a yolladığı elçisi Schepper’den, Kanuni Sultan Süleyman’la yapılacak andlaş manın içerisinde Luthercilerin ve diğer “ihanetçilerin” hiçbir şekilde desteklenmeyeceği maddesinin bulunmasını da istemişti.3 1545 Ekim’inde İstanbul’da Hıristiyan arabulucular Türkler ile savaşta bir senelik silah bırakma kararı sağladılar. 1546 yazında artık imparator rahatça AlmanProtestanlarma karşı savaşa başlayabilirdi (Schmalkalden Savaşı).

İmparator ve Kral’ın elçisi Gerhard Veltwyck ateşkesin bitmesinden sonra barış sağlamak için görüşürken 24 Ni san’da imparatora ait Alman ve İspanyol orduları Protestanlara saldırıp onları yenilgiye uğrattılar (Mühlberg Savaşı). Protestanların önderi Saksonya Elektör Prens I. Johann Friedrich ve Hessen’li Prens (Landgraf) Philipp İmparator V. Karl tarafından esir alınıp Hollanda’ya götürüldü. Katolik imparatorun Protestanlara karşı bu zaferi Kanunî Sultan Süleyman’ı da etkiledi. 1547 yazında Türklerle bir barış andlaşması yapıldı.4 İmparator din birliğini yeniden sağlamak için harekete geçti. Bunu da Mühlberg Savaşı’nda Fransızların da etkisi ile ordularını geri çeken ve güçlü bir imparatordan hazzetmeyen Papa’nın yardımı olmadan yapmak zorundaydı. Din birliğini sağlamak konusunda atılacak ilk adım 30 Mayıs 1548’de Augsburg kentindeki İmparatorluk Meclisi’nde (Reichstag’ ta) de kararlaştırılan “Interim” (Geçici Formül)di. Bu öyle bir formüldü ki Protestanlık öğretisinden pek az şey içeriyordu. Buna rağmen pek çok Protestan (Martin Luther 18.2.1546’da ölmüştü) din adamı “Interimmi onayladı.

Protestanların ana yüksek tahsil merkezi olan Wittenberg’te aralarında ünlü Philipp Melanchthon’un da bulunduğu ilahiyatçılarının büyük bir çoğunluğu “Interim”i kabul etmeye hazırdılar. İmparatorun tepeden indirttiği karara karşın yine de Luther’in öğretisinde direnen adamlar yok değildi elbette. Bunlar arasında Protestan reform hareketlerinin ilginç simalarından Matthias Flacius Illyricus (15201575) da bulunmaktaydı. Flacius Hırvatistan kökenliydi. Nitekim Flacius ismi Hırvatça Vlafci2 (Vlaçiç) isminin Latincesidir. Martin Luther’in öğretisiyle ilk kez Venedik’te tanışmıştı. Kanunî Sultan Süleyman’ın Orta Macaristan’ı da imparatorluk sınırlarına kattığı 1541 yılında Flacius da Wittenberg’e Luther ve Melanchthon’un yanma gitmekteydi. Orada İbranice profesörü oldu.5

Evet, işte bu Flacius şimdi imparatorun “Interim”inin muhalifi olarak bir zamanlar aynı düşünceleri paylaştıkları Melanchthon’a da karşı koymak zorunda kalmıştı ve Melanchthon’u ihanetle suçluyordu. Pek çok fikirdaşı gibi Flacius da profesörlük çalışmasını yarıda bırakmak zorundaydı. Witten koyanların merkezi haline gelmiş olan Magdeburg’a gitti. Magdeburg o tarihlerde “Interim”e muhalif Luther ciler tarafından “Bizim Tanrımızın İletişim Bürosu” diye adlandırılmaktaydı. İmparatora karşı çıktığı için 27 Temmuz 1547’den beri aforoz edilmiş olan Magdeburg şimdilerde Âciz Melanc hthon’un ve zâlim İmparator’un yeril diği risalelere, şarkılara, dini konuşmalara, vaazlara, diyaloglara sahne olmaktaydı. Eski Profesör Flacius ekmeğini şimdi bir matbaada tashihçilik yaparak sağlamaktaydı ve böylece dini inançları yüzünden takibata uğramıştı. Bu sıralarda Flacius’a “Türkiye”den bir mektup gelir. Daha doğrusu birkaç yıldan beri Türklerin işgali altında bulunan Orta Macaristan’dan. Bu öyle bir mektuptu ki Flacius onu yalnız okumakla kalmayacak, bir önsöz ilâve edecek ve yayınlayacaktı!

Mektup önemliydi çünkü Macaristan’da ilginç şeyler olmaktaydı. Türk işgalcileri, egemenlikleri altındaki Hıristiyan ve Yahudileri İslam kurallarına göre “ zımmi” olarak korumaları altına almışlardı. “Zımmi” günümüz diliyle ifade etmek gerekirse, bunlar bir nevi ikinci sınıf vatandaş gibiydiler. Belirli bir ek vergisi, baş vergisi (Cizye) vermek suretiyle “kitabı olan bu dinler” (ehli kitab) “bâtıl âyinlerine” birkaç kısıtlamayla da olsa devam edebiliyorlardı. Pek sık iddia edildiği gibi bu yöntem amaçlanmış bir tolerans şekli olmadığı gibi gayrı Müslimlerin dinleri de Müslüman efendileri pek fazla ilgilendirmiyordu. Bu İslâm kanununun tabiî bir neticesi olarak pratikte tüm Hıristiyan ve Yahudi mezheplerinin toleranssız Hıristiyan Avrupa’da o zaman hiç sahip olmadıkları bir din özgürlüğüne sahip olmalarına yol açtı. Türkiye’den Haham Isaak Safarti’nin Hıristiyan egemenliği altındaki Avrupa’daki dindaşlarına yazdığı mektup çok ünlüdür. Haham mektubunda Türkiye’de herkesin kendi incir ağacı altında oturup huzurlu yaşayabileceğini yazmıştır.6 Haham’a göre Müslüman Türkler gerçi boyunlarında Hıristiyan lar gibi birer “İnsan sevgisi” yaftası taşımıyorlardı ama Yahudiler hallerinden Avrupa’da yaşayan dindaşlarından çok daha memnundular.7 Bilindiği gibi pek çok Yahudi Ispanya’dan sürülünce kurtuluşu Türkiye’ye sığınmakta bulmuştu. Bu arada Macaristan’da Protestan Reformları büyük ilgi görmekteydi.

Macar öğrenciler tarafından Alman üniversiteleri arasında en çok Wittenberg Üniversitesi rağbet görüyordu. İlk Macar öğrenci bu üniversiteye 1522’de yazıldı. Bir yıl sonra dört öğrenciydiler. 1600 yılına kadar da Macar öğrencilerin sayısı 1018’i buldu.8 Macaristan’ın en önemli Protestan Reformcuları ünlü yazar ve matbaacı Gâspâr Hel tai (15101547) ve Macaristan’ın Türklerce işgal edilmiş kısmında yeni öğretileri yayan Istvân Szegedi Kiss (1505 1572) Luther’in öğretisiyle ilk Wittenberg Üniversitesi’nde tanışıp orada benimsediler. Bilindiği gibi Kanuni Sultan Süleyman’ın 1541 yılındaki seferinden sonra eski ortaçağ Macar Krallığı üçe bölündü. Kuzey ve Batı Macaristan aynı zamanda 1531’den beri RomaAl man Kralı da olan Habsburg’lu I. Fer dinand’ın egemenliğindeydi. Eski Macar Krallığı’nın Doğu kısmı OsmanlIlara bağımlı olan ve haraç veren Macar Kralı Zapolya’nın (Macarca: Szâpolyaı) elindeydi. Daha sonraki yıllarda bu krallığın geri kalan kısmı OsmanlIlara bağımlı olan ve haraç veren Erdel Prensliği’ni oluşturacaktır. Orta Macaristan ise doğrudan doğruya Osmanlı İmparatorluğu’nun bir vilâyeti haline geldi I. Ferdinand’ın hükmettiği bölgede yaşayan Katoliklerin durumu yöneticilerinin de Katolik olması dolayısıyla diğer bölgelerden elbette daha iyiydi. Zapolya’nın yönetimindeki bölgede Katolik olmayanlar, Lutherciler, Cal vinciler ve Unitarienler ağırlık kazandılar.9

Peki ama direkt Osmanlı İslâm idaresi ile yönetilen Macaristan’da durum nasıldı? Daha 1542 Eylül’ünde, yani çoğunluğunu Alman İmparatorluk askerlerinin oluşturduğu orduların Brandenburg Elektör Prensi II. Joachim komutasında Macaristan’ın Türkler yönetimindeki bölümüne Pest’e saldırısı zamanında Wittenberg’ten Philipp Me lanchthon, Kilian Goldstein’a mektubunda; Buda’daki Türk kumandanlarının bir Protestan vaizini çağırtıp ne öğrettiğini sorduklarını ve aldıkları cevapla memnun kaldıklarını işittiğini yazar.10 Andreas Batizi (1510?)11 8 Aralık 1543’te yani Kanuni Sultan Süleyman’ın Macaristan Seferi’nde diğer yerlerin yanında İstolni Belgrad’ı da (Ma carcası: Szekesfehervâr) fethetmesinden birkaç hafta sonra Philipp Melanc hthon’a Protestanların Türk egemenliği altında barış içinde yaşadıklarını ve Türklerin kendilerine Papa’yı tutanlara olandan daha çok sempati duyduklarını zannettiğini yazar.12 Bu da Protestanlığın Roma’daki Papa’nın karşısında oluşu ve Protestan âyinleri ve kiliselerinin Katoliklerde olduğu gibi şaşaalı olmayışı yüzünden gerçeğe uygun görünmektedir. Elbette Protestanlar aleyhinde tecavüzler de vardı.13 Ama genel olarak bu “Interim” zamanında Macaristan’da Türk işgali altında yaşayan Protestanların durumu RomaAl manya İmparatorluğu’nda yaşayan dindaşlarından kat kat daha iyiydi. Türk işgalinden daha dört yıl sonra bile, 25 Aralık 1545’te Macar Protestan reformcu Sigmund Torda, Melanchthon’a Protestanlığın yayılışına bakılırsa, Türklerin Macaristan’ı fethetmelerinin Tanrının bir lütfü olduğunu gördüğünü yazmaktaydı.14
Şimdi Emericus Zigerius isimli birisinin “Türkiye’den” Matthias Flacius Illyricus’a yazdığı mektuba dönelim. Emericus Zigerius Macarca İmre Esze ki isminin Latincesidir. O zamanlar bilim adamları arasında Osmanlılarda Emericus Zigerius’dan Matthias Flacius lllyricus’a yazılan manzum mektup.
Arapça kullanma âdeti olduğu gibi Latince isim kullanma âdeti vardı (Eszek: Türkçesi Ösek, Hırvatça: Osijek, Almanca: Esseg). Eszek Belgrad’ın kuzeybatısında Osmanlı orduları için stratejik önemi olan Drava köprüsüne uzanan bir şehirdi.15 Emericus Zigerius bu mektubu 3 Ağustos 1549’da Tuna nehri kıyısında bir Macar şehri olan ve Mo haç’ın 40 km kuzeyinde bulunan Tol na’dan yazmıştır. Flacius Illyricus mektubu baskıya vermeden önce şu önsözü ekler. Mektubun basıldığı küçük kitapçığın adı şöyledir:

“İnanmış Vaiz Emericus Zigerius’tan Türkiye’den 111 yricus’a yazılmış bir mektup, Türkiye’ deki kilise ve Hıristiyanlık dininden sö zeder”. Incil’den şu alıntıyı yapar (Matta 2143): “Bundan dolayı size derim, Tanrı’nm İmparatorluğu sizden alınacak onun meyvalarını yetiştirecek bir millete verilecektir”.16 Daha sonra bugünkü dille sunduğumuz şu önsözüne başlar:
“Ben bu mektubu 22 Haziran 1550’de İsa Peygamberin dinini yayan, içinde tanrı korkusu olan bir Vaizden aldım. Bu Vaiz altı yıl önce öğretmenlik yaptığı Tolna şehrinden Witten berg’e öğrenime geldi. O zamanlar öğrencim olması ve Illirya (burada büyük olasılıkla Hırvatistan kastediliyor)’dan
gelmesi nedeniyle sık sık görüşmekteydik. Ama o kısa zamanda hastalandı ve Wittenberg’de bir yıl bile kalamadı. O zamandan beri izini yitirdim. Mektubu yayımlamamın iki nedeni var. Birincisi: Tüm inanan Hıristiyanlar, cehennem canavarının uzun boynunu İsa’mn kilisesini yutmak için çıkardığı bu tehlikeli zamanda, Tanrı’mn bizi yine de koruduğunu göstermek, hatta çok daha tehlikeli olabilecek yerlerde çok daha fazla koruduğunu göstermek! Biz doğru bulduğumuz Protestanlık öğretisini korumalı ve yaymalıyız. Hiçbir şekilde “İnterim”in ihanet yoluyla doğru bildiğimiz yoldan dönmemeliyiz. Dindar ve şu anda üzüntüde olan Hı ristiyanlar bu mektupla Türk egemenliği altındaki zavallı halkın dağlı kabalığı ve vahşiliğinden Tanrı tarafından nasıl korunduğunu öğrensinler istiyorum. Eğer dinimize sadık kalırsak, Tanrı aynısını burada da yapar! İkincisi: Bizim sözde Hıristiyan Hükümdarlar, Türklerin Tanrı’nın sadık kullan Hıristiyanları himaye ettiklerini savunduklarını, Hıristiyanlık öğretisini yaymalarına ve uygulamalarına bile izin verdiklerini duyunca utançtan yüzleri kızarsın istedim! Ben burada Papa’yı tutanları, İspanyolları kastetmiyorum. Onların ne olduğu zaten belli! Benim sözünü ettiğim kısa zaman önce gerçek Hıristiyanlığı kabul edenlerdir. Şimdi güçlülerin kaba kuvvetinden korkup ya da çıkar umutlarıyla inkâr ediyorlar. Yine ihanet edip, İsa’yı Almanya’dan tümüyle atmak istiyorlar. Onlar Türk leri kendilerine örnek alsınlar! Bu sözde Hıristiyanlar gerçek Hıristiyanlara en korkunç Türklerden daha kötü davranmaktalar. Türkler gerçek Hıristiyanlık öğretisine sadece izin vermekle kalmayıp, Hıristiyan olmayan Kurtlara karşı (yani Katoliklere karşı) da kılıçlarıyla savunuyorlar Hıristiyanlığı. Şimdi elbette bazı ukalâlar beni Hıristiyan değil de Türk yönetimi istemekle itham edecekler…

Onlara ben sadece Türklerin gaddarlıklarını bildiğimi söylemekle yetineceğim. Ama şu anda Hıristiyan yöneticiler bir Türkün hiçbir zaman olamayacağı kadar kötüdürler. Ben de “Buda ve Tüm Macaristan Hıristiyanların emrinde olsun!” diyenler gibi düşünmek isterdim. Şimdi Türkün yönettiği yerlerde Protestanlık özgürce vaazediliyor. Hııistiyanlar başta olsaydı bu özgürlük olmayacaktı! Isa’mn yolunda olmak yerine ihanet yolunda olunacaktı. Ben bu mektupla huzursuzluk yaratmayı amaçlamadım. Amacım gerçek Protestanlık Philipp Melanchthon (14971560). öğretisine inananlara Türkiye’deki Hıristiyan Kilisesini örnek gösterip onlara cesaret ve umut vermek. Kendilerini Hıristiyan olarak niteleyen yöneticilere de Türklerin iyiniyet ve yumuşaklığım gösterip onları belki de saldırıdan ve hışımdan vazgeçirmek.”

Bu önsözden sonra mektup başlar: “Sevgili dostum ve Hıristiyan kardeşim Matthias Illyricus, sana önce inayet ve barış dilerim. Sana hep yazmak isterdim. Çünkü hatıralar kalbimin derin bir köşesinde. Ama yolun uzunluğu, işlerimin zorluğu ve Papa’yı tutanların eziyetleri ve tehlikeleri bunu engelledi. Şimdi sana Türk egemenliği altındaki Kilisenin durumundan sözede ceğim. Birkaç yıl önce Tolna’ya geldiğimde, şehir Tanrıya inanmayanlarla (yani Katoliklerle) doluydu. Binlerce insanın içinde üç ya da dördü gerçek dine inanmaktaydı (yani Protestanlık). Buradan Kâlmâncsâ’ya gittim (Siget var/Szigetvâr kentinin yaklaşık 20 km batısı). Birbuçuk ay orada vaazlar verdim. Tanrı yardım etti ve pek çok insan yanlış ve tanrısız öğretileri bırakıp İsa’nın yoluna girdiler (yani Protestan oldular). Bunların arasında orada öğretmenlik yapan ve Padua’da (Padova, İtalya) öğrenim görmüş Mattheus Endericus ve birkaç papaz da var. Oradan Vörös mart’a geçtim. Burası hırsızların, haydut ve katillerin kaynadığı bir bölge olmasına rağmen hepsi tövbe ettiler ve tüm Aşağı Macaristan’da Protestanlığı yayabildim. İki yıl ve üç ay sonra içinde Tanrı korkusu olan kimseler beni yine Tolna’ya getirip bir kilise verdiler. Bu arada halk İsa’ya inananlar ve Papa’yı tutanlar olmak üzere ikiye ayrıldı. Sert tartışmalar oldu. Papayı tutanlar yanlış inançlarını dişleri ve tırnakları ile savunuyorlardı. Ama Tanrı bize mucizevi bir şekilde Türkler tarafından korudu ve müdafaa ettirdi. Çünkü Türklerin yöneticileri özellikle Kadı adı verilen hukukçuları bizim tarafımızı tuttular. Günün birinde Tolna kenti yöneticisi, Sultanın Defterdarına beni öldürtmesi veya şehirden atması için büyük bir para teklif etti. İçinde Tanrı korkusu olan insanlar olayı Buda Beğlerbeğine duyurdular. Beğlerbe ği [Kasım Paşa olacak], olayı duyunca kent yöneticisi az kaldı asılıyordu. Paşa, Luther’in icat ettiği Protestan inancının (burada buna böyle diyorlar) korkusuzca vaazedilmesi emretti. Kim Macarlardan ve Islavlardan Hıristiyanlığa geçmek isterse geçsin. Çünkü Hıristiyanlığın gerçek inancı budur! O Hıristiyanlığın Buda’da da serbestçe vaa zedilebilmesini sağladı. Ama senin Tanrısız Ragusa’lı (bugünkü Dubrovnik) yurtdaşların Hıristiyanlığa (yani Protestanlığa) karşılar. Çünkü Türklerle ticaret yapıyorlar. Ben yedi ay daha Tolna’da kaldım ve yeni bir okul açtım. Çünkü Papa’yı tutanların da eski bir okulu var. Bizim okulumuzun 60 öğrencisi ve normal halktan da 500 dinleyicisi var. Halkın diğer bölümü Papa’nın yalanlarına inanmakta henüz. Bizim elemanlarımız az. Eğer Wittenberg’te hâlâ Macarlar varsa onları lütfen bize yolla. Çünkü bu ülkelerde Allah’ın ürünü bol ama işçi az. Papa’yı tutanların sürüldüğü pek çok ülkede Vaiz yok. Almanya’dan Macaristan’a gelen öğrenciler dikkatliler ve Türklerin bölümüne gelmekten çekiniyorlar. İşte Macaristan’daki kilisenin hali bu! Bizim için dua edin! Bana da kilisenin Saksonya ve Almanya’nın diğer eyaletlerindeki durumu hakkında yaz. Acilen kitaplara ihtiyacımız var. Oradaki Macarlara ve özellikle bana değer veren Matthäus Motze’ye selam söyle ve ona bizi ziyaret etmesini söyle”.
Tolna 3 Ağustos 1549.

Herşeyden bihaber Emericus Zigeri us Türk koruması altında Macaristan’da Protestanlığı yaymakla meşgul, kendi dindaşlarının Almanya’daki zor durumunu bilmiyordu! Mektubunun ne kadar işe yaradığını da herhalde tahmin edemezdi!

ÇEVİRİ: HAYATÎ BOYACIOĞLU

* Macarca’dan yaptığı tercümeler için Dr. Krisz tina KehlBodrogi’ye candan teşekkür ederim.

Notlar

1 Sultan Süleyman’ın RomaAlman İmparatorlu ğu’na ikinci saldırısı zamanı hakkında bakınız: Ascan Westermann: Die Türkenhilfe und die politischkirchliches Parteien auf dem Reichstag
zu Regensburg 1532. Heidelberg 1910. (Türkler aleyhine askeri yardım ve Regensburg meclisindeki kilise – politika partileri) yine bak. Wolfgang Steglich: Die Reichstürkenhilfe in der Zeit Karls V., Militärgeschichtliche Mitteilungen II (1972), s. 8-55. (V. Karl döneminde imparatorluğun Tilrklere karşı askeri yardımlar) ve S. A. Fischer-Galati: Ottoman Imperialism and German Protestantism, 1521-1555. Cambridge/Mass. 1959. (Osmanlı Emperyalizmi ve Alman Protestanhğı, 1521-1555). “ideolojik” tartışmaları için bak. Kenetth M. Setton: Lutheranism and the Turkish Peril, Balkan Studies 3(1962), s. 133-168 (Luthercilik ve Ttlrk tehlikesi).
2 D. Martin Luthers Briefwechsel. Bd XI. Weimar 1948. s.42, No. 436. (Martin Luther’in yazışmaları). h
3 A.Gevay: Urkunden und Aktenstücke zur Geschichte der Verhältnisse zwischen Österreich, Ungarn und der Pforte im XVI. und XVII. Jahrhundert. \\ e 1838-42, cilt I, s.3-10. (Onaltinci ve onyedinci yüzyıllarda Avusturya, Macaristan ve Bâbıâli arasındaki ilişkilerle ilgili belge ve vesikalar).
4 Bu konu ile ilgili ayrıntılı bilgi için bak. Ernst Dieter Petritsch: Der habsburgisch-osmanische Friedensvertrag des Jahres 1547, Mitteilungen des österreichischen Staatsarchivs 38(1985), s.4-
80 (1547 yılında yapılan Habsburglu-Osmanlı Barış Andlaşması).
s Kişiliği ve eseri hakkında ayrıntılı bilgi için bak. Wilhelm Preger: Matthias Flacius Illyricus und seine Zeit. Erlangen 1859-61. Nachdruck Hildesheim 1964. (Matthias Flacius Illyricus ve zamanı).
6 Heinrich Graetz: Volkstümliche Geschichte der Juden. Leipzig 1888. c. III, s.67. (Halk için anlatılmış Yahudilerin tarihi).
7 Heinrich Graetz: Geschichte der Juden von den ältesten Zeiten bis auf die Gegenwart. C.9. Leipzig 1891, s.25. (En eski zamanlardan günümüze Yahudilerin tarihi).
8 Bak. Gabriel Adriânyi: Beiträge zur Kirchengeschichte Ungarns. München 1986, s.13. (Macaristan kilise tarihi üzerine), ve ayrıntılı olarak (i eza Szabö: Geschichte des ungarischen Coe- tus an der Universität Wittenberg 1555-1613. Halle 1941, (Wittenberg Üniversitesindeki Macar cematinin tarihi).
9 Bu konu ile ilgili az önce yayınlanan Lâszlö Makai ve Andrâs Mocsy’nın büyük eser: Erdely törtenete. Budapest 1986. s.459 v. d. (Erdel tarihi), ve orada sözü edilen geniş kaynaklar.
10 Corpus Reformatorum. Hrsg. von Carl Gottlieb Bretschneider. c. IV. Halle 1837. No. 2371. (Protestan reformcuların külliyatı).
K.Hartfelder: Ungedruckte Briefe an Melanc- hthon, (Melanchthon’a basılmamış mektuplar), Zeitschrift für Kirchengeschichte 12(1891), s.190 v. d.
12 Onunla ilgili olarak; Jenö Zovânyi: Magyarors- zägi protestâns egyhäztörteneti lexikon (Macaristan Protestanları kilise tarihi ansiklopedisi). 3. basım. Budapest 1977. s.58.
13 Bununla ilgili olarak bak. Robert Gragger: Türkischungarische Kulturbeziehungen (Türk- Macar kültür ilişkileri). Literaturdenkmäler aus Ungarns Türkenzeit. Berlin 1927. s.13. Bu kaynak her zaman güvenilir değildir.
M Karâcsonyi, Jânos: Egyhâztörtinelmi Emlikek. Budapest 1909. c. IV, s.451, (Kilise tarihi anıtlar).
15 Emericus Zigerius’un biyografisi için bakınız: Zovânyi, Ansiklopedi, s.804.
16 Bu mektubun orijinal adı şöyledir: Ein schrifft/eines fromen Predigers aus der Türckey an Illyricum geschrieben/Darinnen angezeiget wird/wie es dort mit der Kirche und dem Evan- gelio zugehet. (Bir yazı/Türkiyeden inanmış bir vaizden Illyricus’a yazılmıştır/içinde orada kilise ve Protestanlığın durumu anlatılır).Magde- burg 1550. Michael Lotther (matbaası). 14 sayfa (Berlin Devlet Kütüphanesi. Yer numarası: Flugschr. 1549. 1.).

Exit mobile version